KARGALARI KOVMAK
korkular, bir sabahtan :
ben sevilmeyi ve sevmeyi doğuştan öğrendim, sevişmeyi ise çok daha sonra ama sever-sevilirken aynı zamanda, kaybetmek korkusu da büyüdü aklımda önce saçımı okşayan sıcak elleri taşıyacaktı, gözyaşları ile soğumuş tabutlar ve tende kalan dudak izlerimle aralanacaktı, yarınlarda ayrılıklara ait kapılar ve öğrenecektim çocukları ağlatan, düştükleri zaman kanayan dizleri değildi hani bir daha hiç sevilmemek var ya, işte bütün korkular yalnız bunun içindi siz benim sevdiğim ve beni seven hepiniz belki konmaz bir daha çocuk yüreğime kargalar, bir de siz söyleseniz. * * * korkular, güneşe rağmen : gün gelince anlaşılıyor işte, hele bir sertleşsin sakallar ve büyüsün göğüsler başka sevdalarla atbaşı koşuya başlar, bildiğimiz bütün sevme ve sevilmeler işkencelerde büyürken onur ve direniş, idam sehpalarında anıt gibi sallanırız yürekten taşar zengin soframız, ‘yarin yanağından gayrı, ne varsa paylaşırız’ ama bazı yanan ışıklar karanlığa saklar gözümüzü, şaşırırız ya gidilecek yolu işte o zaman bir kanser hücresi olup, her adımla yenileriz içimizdeki korkuyu hey benim, aydınlıktan uzak memleket gibi halim kovalar mı bulut olmuş kargaları, şöyle bir sallamakla çocuk ellerim. * * * korkular, bir akşamüstü : kavgada atılan son yumruk ertesidir, kış uykusu bahar dalı bir rüyadır şimdi tarlanızda en zengin miras, korkuluklar kendi halinde, her şey bitmiştir sanki ama birden günden geceye doğru bir yel eser, içi boş bir ıssızlığa kapılırsınız ekilmiş bütün tohumlar kıyamet yerinde talan, siz çaresizce bakar, kalırsınız öyle bulutlarla kaplanır ki gökyüzünüz, kış karasından bile soğuk ve karanlık korkudan ağlamaya başlar çocuklar, en çok onlar için gerekiyor çünkü aydınlık sen sarı saçlı, mavi gözlü güzel çocuk, bir daha bereketli bostanlardan kargaları nasıl kovdun, yeniden anlatsana. Cevat Çeştepe |
neden dur demeyi beceremeyiz...