Süngüsü düşmüş heder masalına giriş.Hakkında Şehre kanser kliniklerinden yayılmış güçsüz Ve geleceksiz sözlerle konuşulan Çeperlerinde eskiden kaynamış kan izleriyle Sunturlu bir aşktan konuşacağız bu gece Bu gece; Götünü vaftiz sularında yıkayıp Savaklarla dünyanın atadamarlarına dolanan piçlerden Sabırlık kaynatıp aşka değilinden başlayan ömürsüz şüphelerden Kükürt yeşili kanamalaklardan kabuk bağlayan Görmemiş göz seğirtilerinden De bahsettiğimiz olacak bir miktar… Gerçi biliyorum ki Bazı nehirler bir gece vakti yatağını katlayıp kalkar Ve gider yeraltına Ardından artık Ne söylense yetişmez… Bu yüzden sokulgan bir keder küpeştede gelip bizi bulmadan önce Bu heder masalına kalın şişler geçirip örmeden Unutup öldürmeden önce yani Vernik kokan dayanıksız sözlerle başlayacağım. Bu sözler ama aynı zamanda Çekirdeği barutla sıkıştırılmış gibi değdiği damakta dağılan Sözler olsun mesela Ya da saplanıp kalan. Ve mesela dokunduğu zaman Dokunduğu yere hep Masum ve aralıklarla kangren bırakan Şimdinin ağzı pütürlü petunyası Eskinin uzun bacaklı çuha çiçeğine de Hatırlatsın kendini Onu da bağlasın Dağlasın diyorum anımsarsa bu heder masalı. O zamanlar Gırtlağı balgam bağlamış göğün huzursuzluğu Sıradan bakirelerin kımıltısız şehveti gibi tehlikeliymiş Böyle havalarda herşey ansızın olur Lağımlar bile birdenbire taşabilirmiş ansızın Yaşamaktan şişmiş cesetlerin üstüne ağırlıklar yerine Seviştiklerinin ağzından leylak Alnından ak bırakılırmış Ve kefenler o zamanlar inanın Ten kokan çarşaflardan biçilirmiş de gideceği yeri bilen Ölüler tiksinirmiş kolalı amerikan bezinden İnanın… Öyle şimdiki gibi sıcak sularda ne çabuk eriyen aşklar Ne de imlası intiharla İnfilak arasında bozulan kudüslü çoçuklar doğmamışmış Ve herşey henüz Hiçbirşey kadar Gibiymiş yani Ve derler ki Dilin kabarcakılarında büyüyen büyüler Patlamaya hazır sularda saklıymış Dar kalçalarına don yakışmayan çekici ve çirkin cadılar Çatılmış odunlarda sırf bu büyüler yüzünden yakılmışlarmış Yani Yani yeryüzü bizi böyle şaşırtan bir yeryüzüymüş o zamanlar Dirençli göçebelerin aya yakın yerlerinde Kıbleye karşı içilen şaraplarla morarmış bir çift dudağı Bir çift adamı bir çift günah gibi anlamayı Aşkı ve sevdayı Yana yakılmayı bilmezlikten gelen bir kadın varmış. Üstelik bu dünyada dünya kadar kadın içinde. Ve üstelik Bu ağzı pütürlü petunya hiçbir zaman Çalkalamazmış kalçasını duru sularda Yanında aşktan yana yansız cümleler Süt dişleriyle öpen şimşekler taşırmış Taşarmış Ne zaman istese yatağından taşar ve Ruhuna erdiği ne varsa Boğarmış… 11208İst. |