Suarede dağılan kıyamet.
İsrafil oracıkta ortadan kayboldu, birden
bir yırtılma sesi geldi bir yerden teflon tablalarda geri dönüşen cesetler sustu sindi kokular ve korkular kesildi çığlıklarda öyle. Durdu pişmanlık secdesinde alna batan bıçaklar parmak uçları uçları kör tünellere çıkan yalvarmalarla yakılmış yananlar ve yakanlar Tanrıya bakıyordu, Tanrı gökadada o anda olana, bitene bitemeyene şimdilik aldırmıyordu koca uzay, kocaman uzay bir uçtan bir uca uçukladı sanki uzaktan alarmı andıran patlama sesleri geldi önce ve kuarzanları silkelendi zilzal sonra sonsuzluğun içinde kün denen yerden yerleri yeksan eden yüzler belirdi. Mor karacisim mahlukları gelmişti günyüzü görmemiş gözleri karbondan kanatları ve karnındaki aç kara delikle, eğildiler her şeyin eğildiği Tanrının karşısında öyle birden bire bir yerden bir yere gel denmeden gelebilen ender meleklerdi Rıdvan bile çıka geldi bu aya ayak basmak gibi bir şeydi bunca şeyin içinde Ve rüku kürsüsünde kulluğa kilitli bir dille ışıkça konuştu konuşanların en korkuncu konfor merdivenleri ve kaynar sular karadelik dağlarında beyaz cüceleri öldürüyordu insanı içine alan cennet ve cehennem yıldızları yakan simyayı söndürüyordu bu, künyesi kritik yarıçapı çatlatan bir kriz doğuruyordu. Susuldu Tanrıdan çözüm bekleniyordu and içilen asrın içinde o cumadan sonra cumartesi dinginleri tedirgin tedirginleri dingin çok uyumuş uyanıldı kan kusturan şebekelerle birlikte yeryüzü yeniden kurulmuştu, yeniden dinsizler dışında kıyametin bilgisi kıyamet kadar bilginin içinde kaybolmuştu otuzbir10İst. |
kaldım.kendim ile başbaşa
gözlerimi durulamak için suya koşmak istedim yahut rüzgara
hepsi tam şuramda ama ulaşamıyorum.