Böğürtlenli Şarkı…
İnce bir dilim ekmek hayat
umut sürüp tereyağı tadında zeytin peynir ardı az reçel… sabah güneşle yıkanır yüz giyer bilinmedik gün elbisesini düğümlerken ayakkabısının bağını adımları büyür ardında gökyüzü rengiyle, gün kalabalıkla sokulur insan yanına… kirli liralara düşer diller az oradan az buradan çekeler gün ruhunda kalır bekleyenler gelen gider kalana bitene sayıklar söz yaramaz bir çocuk oyundan yorgun öğlen ekmek arası bir düş sıkışır azda muhabbet yakışır salatayla… öğün atlar akşama koca bir hendekle koca güne sığar ne çok işvesiz çile selamdı kelamdı dağılır dilin örsü kapanır kepenkler geldi hoşça kal vakti Eller dağınık sallanır akşamlar… uzar yol uzar hasretler evine taşınır ruhundaki yalnızlar bir tutam mavi bir tutam pembe az da sarı olsa hani ayaklarında gün serzenişledir atar üstünde ne varsa salınır nü yerleri sıtmalanır özgürlüğün bendi şarkı düşer diline gözüne hasretler uzaklar yakınlar derlenir içinde nereye koysa bardak hep dolu… gece yaklaşır muzipçe yaz az yerine yatağı arlanır gözleri yaşlanır yastığına saklı pamukta uyku kaygısı tavana asılı rüyalar sıralanır düş kurmuş yerlerine düşer gece lambası akşam hüzünlerini bırakır gözlerine ağır ağır kapanır tarifsiz yanları karanlık bir susku sarar uyku utkusunda… …rüyaları… sormayın... sabah olur aynı terane az ekmek üstü reçel böğürtlenli bir şarkı sunar her güne… |
...
uyku utkusunda…
...
Şiirin tamamı bu cümlelerde saklanmış
Böğürtlenli aşk öyküsünden, böğürtlenli şarkıya...Aynı beklenti çıkmazını gördüm.
Bu acılar olmasa, böyle tatlı şairlerimiz olurmuydu?
Tebrikler.