Boran-i azap
Şafakları toplayıp bir bir gecelerimden
Toprağın çatlamış dudaklarına su misali Damla damla düşerken hüznün koynundan Gözlerine düşmek vardı derin manalarla Çocuğun anne göğsüne başını bastırarak, Muhtaçlığını hissettirmesi gibi Göğsüne koyup ağrıyan başımı Yorgun bedenimin ecel terinde kavrulurken Seninle şafaklara uzanmak vardı şimdi Uzun sessizliğin yürek çırpınışında Kalbinin sesine kulak vermek, hiç kıpırdamadan Saatler boyu, Köy güzeli gecelere şahit olmak vardı Yarenim; Gayrı esnaların sensiz ikliminde yakıldı ateşim Saliseler boyu kurulmuş kazanlar Soluk soluk narında yakarken beni Son arzu tadında buseler kondurmak vardı şimdi alnına Ama yok… İçimde dörtnala koşan yalnızlığa gebe saatler Sana yasak bedenime düşüyorken firak Fütursuz ayrılığın koynunda ölü bedenim Boran-i bir azap gibi acıtıyor yokluğun Göçebe ömrümün sürgün-i halından geçerken Dehliz ıstıraplar büyüyor gözlerimde Vuslat-ul arz çaresizliği emrederken Bilmelisin ki, seni hep sevdim yar… |