Şima
Şima
uzun kırlangıçlar yollarında siyahtım gölgemde yalnızlığı sesimin soluksuz soluksuz sevdim sende gördüğümü ben sende akşamı yok eden duvar dibi çiçeğini gördüm karlı hayatımın ışığı ayaklanış gerekçem yeşerelim fırtınalı bir kış sabahı şöminemsin çocuk uykularımın düş cibinliği daha çok sar beni güncel peyzajıyla sözlerinin eksiksiz gülsün hüzünlerin bile manolyalı açık mor ufuklu sahiller boyu geri dönüşsüz denizlerini özlüyor ufuklarım nar çiçeği sabahlı ve kelimeler arıyorum tükenmez kışlarımı ısıtmak için eskimeyen düşlerimdeki eskimeyecek olanla seninle ve senden olanla senden olan ne varsayla en mütevazi sokağıydın iç ülkemin bir ağaç bir ev perdenin ardındaki bakışın kaldırımlara üşümeyi unutarak oturuşuma gene tüm ömrüm hep o an gibi aşkımın kumaşıydı senlilik keten kokulu sade umarsız kahkahalılık olmalı bu ama bırak kirpiklerini nolurlarımla nolur güneşlensin sırtı uçurumlarımın... korkmadım hiçbir Aralık akşamı uykuda ya da yolda ölmekten gözlerini kapadığın an aklından geçeceğim geliyor aklıma taşlı yollar kesmiyor ayaklarımı korkmadım tek kalmaktan bir yokuşu tırmanırken hızlıca kalbim çarptığı an gözlerini kırpışın geliyor aklıma sen ellerinde taşıdığın an sıcacık kanını filizlenir emaneti bendeki yıldızının samanyolu huylu bir sonsuzluk gibi bu... ama bu...sadece bu... ellerinde sıcacık kanını taşıdığın sürece Kağan İşçen (c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir. |
uykuda ya da yolda ölmekten
gözlerini kapadığın an
aklından geçeceğim geliyor aklıma
taşlı yollar kesmiyor ayaklarımı
korkmadım tek kalmaktan bir yokuşu tırmanırken
hızlıca kalbim çarptığı an
gözlerini kırpışın geliyor aklıma
sen ellerinde taşıdığın an sıcacık kanını
filizlenir emaneti bendeki yıldızının
samanyolu huylu bir sonsuzluk gibi bu...
ama bu...sadece bu...
ellerinde sıcacık kanını taşıdığın sürece
Güzel ve içten bir gönül sunusuydu.
Sanki gecenin karanlıklarına haykırılan bir seranat gibi.....