AKSİS MUNDİ
kafiyesiz aşk bu
kırık-dökük bir sevda duygularım toslamış buz dağına cemreleri unuttum düşlerim kar altında korkular kiralıyorum buz çölünde yürüyorum, gecenin düğümlendiği yere menzil ırak şimdilerde, yolculuk yakın darbe ağır, yara derin gönülde cenaze sularında yunuyor umutlarım bugünlerde farklı esiyor kavak yelleri serde ay çiçekleri hüzne çeviriyor yüzünü bir matem kokusu taşıyor gecelerden heykeller dikiyorum tunçlaşmış bekleyişlerden bir şair resmediyorum sol göğsüne, dilimle arzular kırbaçlanmış zikzaklar çiziyor aklım dolambaçsız yollarda bölündükçe büyüyor korkularım üşüyorum kafiyesiz aşk bu dümen kırık, acılar fora artık yazılmamış bir kaderdir rotam kabir kokan dudaklarında asılı kalmış yarınlar karanlık yıldızlara keşişlemeden esince rüzgarlar titriyorum gözlerine baktığımda hislerim kıyam etmiş, ayakta ne isyanlar yaşıyorum içimde, celali bir tarafı eski, bir yüzü yeni Madımakın “âh”ı yüklü sırtıma, Başbağların figanı vebali boynumdadır ölmüş kelebeklerin bendedir soğuk gecelerin kavurduğu kaygılar unuttum daha dün gördüğüm rüyaları unutulmuşken görülmemiş rüyalarda suçlusu benim karanlık gecelerin acıktığımı hatırlıyorum aşka ağıtları duyulduğunda doğmamış bebeklerin açlığımı unutuyorum bakidir susuzluğum sevda okyanusunda yürüyorum, adı konulmamış belalara kafiyesiz aşk bu lirik bir yalan çamurdan bir sevda balçıktan zevk alan çekiyor beni karabatak düşünceler bilinmeyenin bilinmez bilgeliğine zifafsız vuslatlar yaşıyorum, nikahsız ayrılıklar mümteni hülyalar peşinde boğuluyorum ter kokulu bir deryada kepeklerim mahrem yerlerime merhem sırtlanmışım dünyayı mehtapsız karanlıklarda gidiyorum ölmüş gölgelerin izinden can çekişen umutlarım heybemde buruk bakıyor gözlerim azdıran güzelliğine ayaklarım gamlı yürüyor bu ara gamsız dolaşırken kanım damarlarımda aksis mundi yıkıldı gönlümün direği düşmüyor dilimden isyan kokan dualar tövbesiz günahlara dalıyorum sabaha kadar Leyle-i Kadir’de küçüldükçe büyüyorum gözümde büyüdükçe küçülüyorum aklım yorgun yasaklar yorgan vurgun yemişim en durgun sularda en soğuk sularda kırka yükselmiş ateş başlamış sayıklamalar kışın... temmuzda... dökülüyor yapraklar... kafiyesiz aşk bu berzahta bir sual düz yollarda yalpalayan bir sevda biraz kör, biraz topal kırık vuruyor notalara anılar sarhoş olmuş makam-ı nihavent yanık türkü dinlemekten atığımdan beri aklımın pabuçlarını dama çıplak gezinmekteyim Arnavut kaldırımlarında peşindeyim her gördüğüm güzelin derin bir kabus var Bosna sokaklarında korkulu bir rüya sıkışmış mengeneye tabirler kurşun olmuş aydınlık, tutulmuş güneş siyaha vurulmuşum beyaz lekelenince içimde kekeme bir intizar yelken açmışım şifasız yaralara kanadı kırık inançlarım ısıtmıyor ruhumu ne de sokak lambaları uryan kalmışım pervane yalnızlığımda vergisi fazla bu aşkın, diyeti ağır yüreğim soğumuyor feryat cehenneminde yanıyorum tam da üşüdüğüm yerde kafiyesiz aşk bu en karanlık sayfalarında tarihin daha yakılmadan ateş yazı icat edilmeden daha zincirlemişim ruhumu deniz gözlerine Kâlû Belâ’da ismin dudaklarımda zikir fikrim heyelan altında zemheri bir ayazda susuyorum “fırtına öncesi bir sukut bu” mahşeri bir gürültü unuttun mu? nadasa bıraktığım gün vuslatı, çoraktı yüreğin yağmur duasına çıkmıştım ya hani.. hani kurban etmiştim ya kendi ellerimle kalbimi, adağım sendin işte senin için bağlamıştım çaputları iğde dallarına sulamıştım nilüferleri vuslat pınarında yıkansın diyordum kor yürekler heyhat! aksis mundi sevgi yağmurlarından damıtılmış ateşlerde, donuyorum şimdi kafiyesiz aşk bu kifayetsiz bir sevda eğiriyorum yumak olmuş karanlıkları pusulasız kalmışım Araf’ta dayanmış kapıma gece nasır tutmuş bekleyişlerde hüzün tek mevsim var zihnimde bir parça kara kış, bir salkım yaz hülasa sonbahar, hazan, güz alaca bir sevda bu, alaca karanlıkta birazcık gece, bir tutam gündüz sözde ikramiye günü yarın bir busecik zamla tarihi satın alacaktım yalanlardan mecnuna aşk satacaktım pazarlıksız yakamozlar altında heyhat! aksis mundi renklerimi kaybettim ararken ahengimi rahmeti unuttu yağmur gri bir lanet yağıyor şimdi açmıyor eskisi gibi çiçekler bazen “beden” oluyorum cennetten kovulan İbrahim’e ateş, İsa’ya çarmıh içimi gıdıklıyor şeytan en zayıf yerlerimde arsız vesveseler kalbim çivilenince aşka kilitlenince zaman kutsuyor beni vaftizci Yahya kah kuyu oluyorum Yusuf’a, Kenan’da miracım yarım kah ikiye yarılıyor aklım Akdeniz’de Leyla’yı arıyorum şimdi Maria’yı kaybettiğim yerde aksis mundi sahi, bu aşkın redifi kimdi? kafiyesiz aşk bu sahici bir riya eli kulağında bir ayrılık vuslat uzlette artık Eros sağır, Afrodit ama bir veba havası var Olimpus’ta şifa olmuyor yaralara şamanların dansı aksis mundi, gün bu gün umutlar yeşeriyor dağlarda Tûr’u Musa’ya bıraktım dün, Zeytin’i İsa’ya Atlantis’i arıyorum şimdi yanımda gül kokulu bir yetim göbeği kesiliyor alemin bakir bir sevinç bu, tadılmamış bir haz bağ bozumu ayrılıklar nöbette ümitler beyaz bakıyor yasak meyvelere Horasan’da, vakit hasat vakti zevkleri sen topla diyorum, ıstırapları ben Kabe’de ruh olayım Akdeniz’de beden kafiyesiz aşk bu kurumuş bir papatya su arıyor gönül kör kuyularda bekçisi hani duyguların, zaptiyeleri nerde? yaktım tüm anızlarını hislerimin talan olmuş sevdaların peşinde körkütük sarhoşluk bu zonkluyor kasıklarımda en ayıp duygular sıkıştırıyor göğsümü gölgesiz bir heyecan girdap olmuş çekiyor beni derinliklere kükredikçe kükrüyor kamçılanan arzular Akdeniz’de aksis mundi Hermes’te kim tercümanım İdris benim lanetler okuyorum Ben-i İsrail’e, İsmail’in dilinden bir cümle dolaşıyor hançeremde dilimde öfkeli türküler lodos, poyraz, alize acı esiyor yeller acımaz dediğim yerleri acıtarak buram buram yas kokuyor caddeler sokakların en yakın arkadaşı ölüm Beyt-i Lahim’de tekbir, isyan, şehadet, küfür fecir vakti fucûr kan çekiliyor damarlarımdan hokkalara kırmızı bir ayrılık bu, kırmızı bir dumur Kerbelâyı kırmızı besteliyor nabzım sol fa sol la kanımda kardeş yarası bir yanda oğlum bir yanda kızım ağlıyorum Maçin’de kaybettiğim kimliği, Akdeniz’de arıyorum şimdi köprüleri yaktığımdan beri anılarımla boşadığımdan beri hayallerimi soruyorum sahi, redifi kimdi bu aşkın? nerede aksis mundi? 2004 * Aksis Mundi: ’Dünyanın direği’ demektir. Özellikle Romen din tarihçisi M. Eliade tarafından kullanılan anlam içeriğine göre bu kavram, ’her inananın dünyanın merkezinde yaşama arzusunu’ dile getirir. Esasen bu arzudan dolayı da farklı inançlar kendilerine göre farklı merkezler oluştururlar. İnanan insan dünyanın merkezinde yaşamak ve gök ile yer arasındaki bağlantının kurulduğu yerde bulunmak ister. Hayal: Kültür-Sanat-Edebiyat Dergisi, Ekim-Kasım-Aralık 2005, Sayı: 15, s. 19-22. |
ferman olmadığı gibi kafiye de olmaz
kaide de
ama şiir olmalı
olmuş işte çok güzeldi
sevgi ve saygılar