YANGIN
ruhumun en mahrem yerlerinde
nice yangınlar dolaşıyor, Çırağan zehirli bir hayal sarmaşık bir sevda bir sevda ki hatırası bile vebal sıktıkça sıkıyor beni aklım kilitli duygularım vurgunda sırnaşık düşler geziniyor damarlarımda yanığı yüreğime sinmiş lavanta düşler sarmaşık bir sevda sırnaşık gülüşler yakıyor yaktıkça beni kalbim kelepçeli göğsümde hasret kuşlarının vurduğu prangalar ... işte, öğrendim sonunda insan düşünce aşka kalmazmış hiç bir şey kelepçeli bir kalp prangalı bir gönül ve bir yanık kokusundan başka arzular mahpus başı dumanlı hasrete ey ateşi küllemeyen / küllenmeyen vuslat! yak beni, suyun ıslatmadığı yerden ey ağladıkça gökleri kanatan ıssız feryat! duyur kendini, satılmış şehirlere duyur da gelsin varoşlardan, bir göz kırpımı yarınlara cellat olmadan köhnemiş anılar bitsin bu kurtlanmış, küflü keder Zerdüştî yangınlar içinde hangi mühürlü yürek, bilmem, kaç para eder? … ruhumun en mahrem yerlerinde bir alev sarıyor beni ağlıyorum, ağlamak buysa kızılca sularla dağlıyorum yanığı ürkek düşlerimi arıyorum şimdi bir kuşluk vakti ansızın yitirdiğim düşleri sağ yanım güneşe dönük, sol yanım karanlığa daha dün pazarlık yaptığım cadde var ya fahişelerle cinlerle top oynadığım sokak var ya hani... işte orada kangren bekleyişler tararken hüznün saçlarını titrek yanaklarımda alaca kan damıtılır yanık bir türkü dökülür arsız dudaklarımdan: “odam kireç tutmuyor kumunu katmayınca sevda baştan gitmiyor sarılıp yatmayınca” 2002-2005 |
Kelepçeli bir aşkın eşiğinde durakalınca insan, bir olmayı aşk sanmaların önemsizliği nasıl da şeffaflaşıyor ve yürek "vuslat...vuslat" diye haykırırken dil, özlem türkülerine nota olur.
Saygılar Asım Bey.
serap hoca tarafından 6/15/2007 10:34:11 AM zamanında düzenlenmiştir.