GÜZ SANCISI...(2)
gelsin diye beklediğin günler, avuçlarında işte
bak ! gece devrildi gün üzerine iç doya doya sarıyı gözlerinle şimdi uzayıp giden sokaklar yok önünde bulabilirsen aylâk ayaklarını çıkmaz sokakta ara çocuk oyunlarını solgun nefesinle mesken tutmuş yalnızlığı oyala gün yüzlü masallar anlat ona gök yüzünden bir pencere düşün görebilirsen eğer! gelincik tarlasına bakan mayısı / kondurabilir misin yine dudağına? anne elinden okşanan saçların karışık / savruk rüzgârda yok artık mahmur sabahlara uyanmak çocuk şarkıların uzak fısıltı kendi kendine geçireceksin güz sıtmalarını fesleğen kokuları olmayacak zemzem suyu değerken burnuna hayra yorma hiçbir düşü gidilecek şehir kalmadı çünkü sabâ vakitlere gebe zaman! ondan öte köy yoktur /gidilecek şimdi kâğıt gemin yüzdüremez engin koylarda seni kırmızısında kızıl kanayan günün üstünde akşam ağırlğı(nda) ezilirken sabaha nasıl çıkar ? tekler dururken durgun kıyıyı nasıl bulur? taş ağırlığınca kalbin yavandır her söz gönlüne, onarmaz seni o güne değin uyut kendini avunmak istemediğin, teselli ile avun!... (….tut ellerimden yine tut; şavkın vursun yüzüme. sana tutunmalarda var olup, yok olmalarım…) Hâdiye Kaptan (c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir. |
o güne değin uyut kendini
avunmak istemediğin, teselli ile avun!...
Ne kadar hazırıız değil mi sevgili şairim kendimizi avutacak sözlere. Yoksa o anda mı geliveriyor aklımıza kendimizi acılardan kurtaracak yalanda olsa avuntu sözlerimiz.
Güz sancılarının ikincisini okumak ve yeniden düşünmek çok güzeldi.
Sevgiler yüreğinize