Sesine Yaslandığımsaçlarından sağdığım umudu dudakları çatlamış ömrüme içirdim kahır yumağı zamanın ortasına mayaladım çay rengi gözlerini... toprakları kurak yüreğime ektim sesindeki taze yeşili... sakın susma! anlat bana... delik heybendeki ağlak yalnızlıkları kırık testine doldurduğun içli yağmurları her gittiğin şehirde seni tanıyan vefalı kuşları... sen yazgısına ağıtlar yakanım kanserleşmiş keşkelerine dayanamazken mi denize döktün bunca mevsimi... anlat bana... gölgeni çalan martıları intihar düşkünü gözlerinde doğan öksüz çocukları tenhalaşmış yüreğinde kalabalıklaşmış sesini... çürümüş kentlerde kamburlaşmış düşlerinle kazandığın zafersiz savaşları... sen öldükçe güzelleşenim yaralarını gün ışığı yakmasın diye mi sıkı sıkı kapalı perdelerin... anlat bana.. kendi sesini ararken eskiyen vatansız ayaklarını zamansız acıların öldürmezken nasıl aşık olduğunu... gökyüzünü maviye boyarken şehrin bütün kornalarına basıp serçelere yol açtığını... sen aşkı biriktirdikçe azalanım gün/eşin uzağına düştüğünden mi kanatlarını kendin koparışın... anlat bana... usulca gökyüzümden kayarken ıssız topraklarını üstüne çekişini gecenin rengini giyinirken ölmeden az evvel serçelere bağışladığın şiirlerini... EzHeR |