Ertelenmiş gelmelerin
Ertelenmiş gelmeler istasyonundayım
Sen gelmesini, bense gitmesini bilemedim Yarımın gecikmiş baharlarına umut besledikçe Ayazsı sonbaharlara düştü zemheri… Ah… Nasılda münzevice sarıldım mübayenete Kaç beklemede yandı gönül bir bilsen Han oldum istasyon koridorlarına Gelen bana, giden bana, ayrılıklar, selamlar Gelmeden gittin… Şimdi iki ayrı göç halinde özlem trenlerimiz Sen yolunun düştüğü mekânların baharı Bense, senden sonra kalan virane kasaba Yani, yine soğuk iklim… Bekleme süresi geçmiş istasyonlar gibiyim şimdi Bütün duraklarda ertelenmiş gelmelerine selam durup Her seferinde yokluğunun acısı sarmaladı beni Gözlerim ertelenmiş gelmelerinde ıslandı Sen bilemedin… Bitmeyen beklemelere düştükçe çiğ taneleri Avuçlarımın arasında yokluğunla közlendim Ne sıcak çay yudumu, nede bacası tüten sobam Isıtamadı yüreğimi… Yokluğuna kürek çeken en usta zaman benim Tüm kalkış ve varış saatlerini ezberledim Biliyor musun? Bu gelmeyişler kaç kere kırdı kalemi mi? Arıma sevdalı ayrılık beklerken koynumda Düşledikçe seni vuruldum… Ah yalnızlığım Üçbeş seferleri arasında yükselen bir çığlık gibi Dokunuyor be cancağzım Dokunuyor sensizlik Kaç parçaya bölündü bu yürek Bilemedin… Sınırlar boyu düşledim seni Bir sonraki, bak şimdi diye avunurken Yalnızlık şarabında çatladı dudaktan kalbim Bin kere bekledim Milyon kere gelmedin Oysa ben birkez gelmeseydim Asla affetmezdin… |