20
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1585
Okunma
dağlar
yalnız ağlar
içine akıtırlar gözyaşlarını
asırlarca susarlar
henüz
a( yaz mevsimiydi
ayrılıklar erken vurdu karaya
insan
kendinden kaçıp
kendine göçerken
ne kadar emek harcar ömürden
ayrılığa hüküm giymiş bir zamanı dilimi
dilimde rampalar kurdu şekilsiz
rast gele atılan zarların küpeştesi
ünlemisin aynalarda üşüyen bedenin
aşk oyununda kazanan kim kaybeden kimdi
bilinmezdi
kalemin ucu sırt çevirdi kendini yazıya
yazı şairine kafa kaldırdı sildi rengini düşlerin
aşk çekmiş isyan bayrağını bütün susuşlar kan
gölgemi nerelere koysan sobeleniyordu gençliğim
gönüllü amele olmuş ellerim bıkmış kahırdan
sürekli devrik cümleler kuruyorsun diyor sevdiğim
gülümseyişlerinin tortusu kaldı gözlerimde
gözlerimde
yılanla aynı gölede su içmeye inmiş çocukluğum
ay ışığını sarardı gecelere üşümesin diye
gece aynı kuşatmada soldurur çiçekleri
düşüşlere geçerdi düş bulutlar inerdi toprağa
hala sendeki düşteyim sendeki gülüşteyim
şimdi çıkarıp atsam üstüne çocukluğumu
tepeden inme tanrılar oturur sofranıza
ne olur anlatmayın kimselere sevgideki yoksulluğumu
şimdi
çok uzaklarda ıslak bir buğusun
göçmen kuşlarıyla karşılamak apansız inen akşamı
karışmak hayata yok sayarak uzaklıkları
açınca yüreğinin yapraklarına dolacak şiir
bu aşkı ben başlattım istersen sen bitir
eylüllere aşkı aşıla
once saatler kuruldu ayrılığa
ölüme kefen biçilmiş bir ömür geçti içimizden
terle örülmüş duvarların ustasıydık
tellerle örülmüş avluların voltası
birer ateş topuyduk aynı mermilere sürülen
bütün barikatlar düşlerimize kurulurdu
kurulurdu önümüze kendini bir bok sanan adamlar
biz tükürüklerle yıkar geçerdik engellleri
siyah bir fotoğraftan saklanıp çıkardı çocukluğumuz
hala analarını arar durur sokaklarda umudumuz
henüz
a( yaz mevsimiydi
çiçeklere durarken solduğrulduğumuz
23 ağustos 2009
İsa İnan
5.0
100% (8)