BOŞA AKIŞuçsuz bucaksız bir maviyi kucaklıyordum geldiğin günlerde güneşin sıcaklığıyla gelirken her seferinde amansız bir rüzgâr, bozdu bu dinginliği akışıma yön veren çizgilerin eğretileşti anladığım da geç/ti büyütmüştüm bakışlarımda gözlerinin resmini... uyumadan geçmesini beklerken kapı açılmasındaki korkuya, geçip gitmiş boşa çocukluk uykularına yatırılan zaman gibi... ruhumdaki eziklik korkularımın dalgalı denizinde savrulmuş olmaktan paslandı yaz günlerim, kış vurgunundan izini sürdüğüm o zamandır şimdi bu ıssız yerde kalan... mayıs dallarda yürürken, yine o günkü gibi kar altıdır tahta masa, sandalye ! deniz konuşur, serin serin sızar tuzu genzime açılır mahreminden giz, dökülür ortaya yosunlaşmış anılarda zemheri zehir, yakar bağrımı kokusuyla… bedenim, bir yontu gibi eksilir sesinle sözün eşleşmedi zamanla sağır oldu biri saralı gecelere bıraktın beni küskünüm, kırgınım aç bırakışına sevgimi bir tek, sabahın taze çiyini bıraktın gözüme ıssızlığımla, onunla açıyorum güne yol kenarlarındaki yalnız ağaçlara benziyor ömrüm insana açım, açım sevgiye... içim tükeniyor, an be an gidiyorum ölüme ! susuyorsun işte, susuyorsun yine belki yarın, belki yarından yakınken ölüm ! daha ne kadar bekleyeceksin ne zaman bitecek , bu boşa akış böyle ? Hâdiye Kaptan c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir. |