Dilenciizlerini sürüyorum gecenin sonra yüzümü sürüyorum izlerine nasipleneyim diye dilimde dua binbir niyazla önce gözlerim gider ardınsıra, sonra yüreğim sevdaya gebe günler doğar her güne sessizce bilir misin?.. ağustos böceklerinin sesleri duyulur seferlerinden dönen balıkçı motorlarının sesi çırpınır Karadeniz de benim çırpındığım gibi hoyratça yalnızlığı saklamak geceyi aklamak niyeti. o anlarda; aşina bir şarkıya tempo tutar usulca gözlerim ’kapın her çalındığında o mudur diyeceksin’ susar gece yine sen gelmezsin... titrek ellerimle ve cılız bir sesle ağız dolusu nasıl haykırabilirim söylesene, gel!.. gel n’olur gel derim ancak hüznün ayı kapımıza pusu kurmadan bak yakında ağaçlar da çıplak kalacak... sığınırım gecenin döşeğine uzanırım boylu boyunca uyuyorum dersem inanma külli yalan boş sokaklar ve loş ışıklar şahidim çaresizce bir sağanak boşalır gözlerimden kuraklığını unutturmak için gecenin seni yâr, ah!.. yâr seni, ne çok sevdim sen bilirsin... Özlem 12.08.2009 |