32
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
3546
Okunma

Şiirlerin önünde diz çöktü ismimiz…
siz bayım
evet, siz!
karşı kıyıların denizine baktığımız ışıklarla
düş topladığımız yakamozlu saatlerden
geceyle seviştiğimiz yıldız sağanağında
ve sesinizle içime dizeler bıraktığınız rüyadan
ateşler kaldı güzlü göğsümde
ve tam da sevdiğim yerde!
…
üç harfli bir duayı ne çok yıkadık imgeli yüzümüzde
karanlık odadan ellerimizde kalan fotoğraf arabıydı
içine ışıklar sakladığımız dünlü sabahlar
terli kentin martılarını havalandırdığımızda
gün nasıl da irkilip silkindi
yasemin kokulu avuçlarımızda…
yoksun!
bulutlar çoğaldı yokluğunla
bu şehre yağmur yağınca puslanır
mazgallara saklanır gözlerim
kokunu bırakır ya deniz tenime
gemiler geçer en beyazından
en çok ta alıngan haliyle…
siz bayım,
yollara düşler ekerken dudağımda yarım kalan
yaslı tebessümleri saklayalı kilidi paslı sandıklara
yazlık sinemalardı anımsadığım aşklı yüzünüz
özlemek uçamayan tek kanatlı kuş
beklemek gökyüzü sonsuzluğuydu...
bu ara!
İstanbul’un neşesinden geçilmiyor yazlıklarını giyeli
her sokakta müzik sesi
kol kola sevgili geçidi...
bildiğiniz üzre;
yutkunmuyor deniz siz gideli
yorgunlarımı getirseniz
sudan geçer yüreğin dehlizleri
biriktirdiğim hasretleri midyelere saklayalı
vurgundur nefesimde
her
gece
her
gündüz!
saklı bir şiir gibi sizi düşlemek
ve aklı bulutların kuyruğunda takılı
bir deliliğin günlüğüne talipsiniz
sizin okuyamadığınız!
nerdesiniz?
neden geç kaldınız?
siz bayım,
şiirleri çırılçıplak bıraktınız!
üşümekse yokluğun yazında
içimin tellerine vuran mızraptı adınız…
siz bayım!
evet, siz!
adınızı bende bıraktınız…
5.0
100% (20)