“Duymasa hiç kimse şair gönlümün sende karar kıldığını Ve içimin şerha şerha yarıldığını sen bilsen yeter Bir gün duysan bittiğimi, tükendiğimi Çıkıp gelsen uzaklardan korkulu, ürkek Bir incecik dal gibi üstüme titreyerek eğilsen yeter”
Türkülü yazgının sazında dillense hasret Yağmurlar mazgallara bıraksa içini “çıkıp gelsen uzaklardan” yeniden cemreler düştüğünü kimseler bilmese gözden uzakta kursak düşleri yeniden saklansak şehrin en kuytu yerine...
eksik bir hikâyeden yazılsa söz saçlarda solan papatya tacıyla sarı beyaz düşlere karıştığı zaman kırlar dikenler hasrete kanadığında işte o zaman titreyerek düşer dizlerimden aşk...
derin saatlerde bilinmeyen kuyularda geceleri kaybettiğim uykuda kalır özlem çok çekmeceli odalarda sus y/hüzün rüyalara kapalı kapılarda kaldığımda ve yitik sözlerle mabetler kurduran sevmişlik yarım şarkılarda sevişen öksüzlüğümde yanık kokusudur havadaki rüzgârlar estiği zaman!
senden sonraydı ölü kuşları ceplerime toplamam yıldızları gözlerime saklayalı da ay tanımsızlaştı gökyüzü rengini verdikçe turnusol kağıdına türkuaz çalar durur beyazçocuk ellerim saçlarımda hazin bir keman....
olsaydın! buruşuk bir acı olmayacaktı göğsümde kırışmayacaktı alnımda yazılar giyinmeyi unutan yalnızlığımdı ki sensizliğe alışalı çıplaklığım da utanmıyor artık!
sen yokken ben; takvimleri değişeli sözlerle hüznü meridyenlere böleli biraz hafifledi sancılarım yokken sen bildiğin bir şarkıda susmaktı yüreğimde seni bulamamak...
olsaydı omuz başımda sıcaklığın duymasaydı kimseler baharın yüzüme yerleştiğini ellerimin kekik, saçlarımın anemon koktuğunu yaslansam da duvarlara üşümezdi sırtım ve yağmur yağdığında çatılarda akmazdı saçlarım boyaları solmazdı imgelerin!
düşlerle oyalanmıyor artık bu şehir caddeler kayıp çocuk adını unuttu bak sokaklar parklara gitmiyor nicedir ayaklarım adını söyleyeli çok oldu rüzgârlara susmadı içimde ne bora ne tayfun sen en iyisi kırılgan bir çiçeğe adımı ver!
Sonra... sana düştüğüm her iklimde göllere yüzünü çizdiğimi de bil...
... şimdilerde; eski bir söz uğulduyor yanı başımda ne eksik ne bir fazla “Seni sevmek için baharı beklemeyeceğim” susarsa dizeler yağmurlarla okşa yüzümü yeter!
Yeterdi sevdaya adımlarının sesi! “Duymasa hiç kimse şair gönlümün sende karar kıldığını”
kambur bir acı taşıyalı türkuaz çalar durur beyaz ellerim sen yokken ben masallar yazdım tek kahramanlı.
birgün! geldiğin gün zamana yenik düşerse dizeler türkuaz yalnızlıkta masallarda biter!
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
türkuaz yalnızlık... şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
türkuaz yalnızlık... şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
sevgili kardeşim 10 larca kez okudum turkuaz sularda eski bir teknenin üzerinde dolaştırdın durdun beni bakalım karaya ne zaman çıkacağım bir de Ceyda Hanım gibi bir usta seslendirince insan kayboluyor denizde
şimdilerde; eski bir söz uğulduyor yanı başımda ne eksik ne bir fazla “Seni sevmek için baharı beklemeyeceğim” susarsa dizeler yağmurlarla okşa yüzümü yeter!
Yeterdi sevdaya adımlarının sesi! “Duymasa hiç kimse şair gönlümün sende karar kıldığını”
Sevgi yüreğinize kutlarım... Sevgiler Hiç Eksilmesin
senden sonraydı ölü kuşları ceplerime toplamam yıldızları gözlerime saklayalı da ay tanımsızlaştı gökyüzü rengini verdikçe turnusol kağıdına türkuaz çalar durur beyaz çocuk ellerim saçlarımda hazin bir keman....
olsaydın! buruşuk bir acı olmayacaktı göğsümde kırışmayacaktı alnımda yazılar giyinmeyi unutan yalnızlığımdı ki sensizliğe alışalı çıplaklığım da utanmıyor artık! *** Eline gönlüne sağlık.Çok güzel bir çalışmaydı.Kutlarım.Bu güzel şiiri bize sunduğun için teşekkürler ayrıca.
bu tadın üzerine başka bir şiir okumak istemiyorum bir müddet dudağımın kenarlarında tadı kalsın diye...ve kapıyı kapatıp şiirlere çıkıyorum... tebrikler ŞAİREye...
üzerine mavi tonunda giysiler giydirilmiş bütün yalnıızlıklar, içlerinde sancılı da olsa büyüttükleri umutlarla vuslatın hemen öncesidir ...
Şiir, şairimizin güçlü kalemine çok yakışan sağlam dizelerle ve anlatımındaki "sade" yoğunlukla kendini gösteriyor ... Kutluyorum sayın Neslihan Yazıcılar, yüreğinize , emeğinize sağlık ...
çok güzeldi düşünüyorumda yazılar ve şiirler olmasa nasılda biter yalnızlıklar ve zaman darağacına çekerken kalbi ve minnet deryasına bırakılır ve muhanete muhtaç olursa ademoğlu işte tamda turkuaz şiirler ,hikayeler dile gelir..........saygılar tebrikler
Bildiğin gibi Serbest şiirler için iyi bir okuycuyum sadece Neslihan. Yavuz Bülent Bakiler'in şiiryle seninkini yan yana koydum ve defalarca okudum. Sanki birbirlerini tamamlıyorlardı. Birlikte hoş, ayrı ayrı sarhoş gibiydiler.
Uyum sadece dizelerde değil, ahenk ve içerikle de örtüşüyor..
Güzel bir çalışmaydı yine. Duygu yönü hep ön planda olan..
"bir gün! geldiğin gün nehirler geçti gözlerimden göllerinde gölgeler büyüttü yitik sözlerle mabetler kurduran sevmişlik yarım şarkılarda sevişen öksüzlüğümde bilir misin? Bir incecik dal gibi üstüme titreyerek eğilsen yeter giyinmeyi unutan yalnızlığımdı çıplaklığımda utanmıyor artık! saçlarımda hazin bir keman.... nehirler geçti gözlerimden ve yağmur yağdığında çatılarda akmazdı saçlarım boyaları solmazdı imgelerin! Sonra... sana düştüğüm her iklimde göllere yüzünü çizdiğimi de bil... yırtılan coğrafyalardı sakladığım yüzün nehirler geçti gözlerimden parklara gitmiyor nicedir ayaklarım senden sonraydı ölü kuşları ceplerime toplamam ve yitik sözlerle mabetler kurduran sevmişlik “Seni sevmek için baharı beklemeyeceğim”
Ne yalan söyleyeyim koskocaman şiir de ben en çok resimdeki çapanın zincirini beğendim... Böyle delice yazan şair başka nasıl zincirlenebile bilir ki değil mi ama efendim. Yaşşa be torpağım... Yokluğunu bu şiirle unutturdun... Hoşgeldin, ses, soluk verdin. Tebrikler şiire ve şairine...
Türkülü yazgının sazında dillense hasret Yağmurlar mazgallara bıraksa içini “çıkıp gelsen uzaklardan” yeniden cemreler düştüğünü kimseler bilmese gözden uzakta kursak düşleri yeniden saklansak şehrin en kuytu yerine...
bu sayfaya ne için geldiğimi ve neyle karşılaşacağımı biliyorum..demli çay lezzetinde hiç bir ayrıntıya takılmadan okuyacağım ve kendimde saklayacağım çok özel şiirler var burada..daha sı kendim için bir şey yapmış olacağım okumak ve sonra gözlerimi yumup düşünmek..hepsi çok ama çok güzel di
neslihancığım her şiirin emek çalışması ama bu şiir sanki çok daha özel geldi bana öyle mağrur ve okkalı bir tokat atmışsın ki yaşanılanlara gelde o tokatı alkışlama , içselliğinde ustacaydı ve bir okadar herzamanki gibi şeffaf...varolmak yüce bir duygu ve hayat bize verilmiş en güzel armağanken neden bu aymazlıklar ve neden ucuz eylemlere gebe hissederler insanlar kendilerini hiç anlamış değilim ve okadar çok sorguladım ki artık bende yoruldum ...birçok okur kendini içinde bulacaktır canım benim...
resim çok yakışmış şiire farklı kaydetime düştü anlayacağın çalmadım:))) yalan söylemek ne keyifliymiş:)))) hadi ben kaçıyorum, benden sonraki yorumlarına engel olmamak adına...sevgilerim hep sende bilesin...
eksik bir hikayeden yollar açsam yaşayamadığımız aşka düşler kursam seni bağırabilsem zirve kokusu dağlardan sırlarımızı dipsiz kuyulara haykırsam ... yanık kokan bir kibrit çöpüne sarılsam rüzgarlar estiği zaman kokumu duysan duymasa hiç kimse çıkıp gelsen uzaklardan kilitlesem bizi kapalı kapılar ardındaki beyaz küçücük çekmeceye biz masal olsak masal biz olsa
ya da yalan kadar gerçek olsak…
…fark etmez
“her yazgı tek bir an içerir /kim olduğumuzu anladığımız an”
tebrik ve ışıkla