bazen ben bile anlayamıyorum üstümden geçen atları kimin nalladığını ayrılıkları takvimler büyütür açık korkular taşır zaman susturulmuş bir akşamsın kabuğuna çekilmiş artık aynalar bile kafa tutuyor kana karışıyor yanaklarım
karanlığın izini sürüyor gözlerin beni çarmıha gerip taşlıyor şeytanlar ölüm pek de kafa yorulacak şey değil hani nerede saçlarımı güneşle yıkayan ellerin
gece yarısı mıydı geçen karşımdaki duraktan ardımda bıraktığım küllerimi sürüklüyor kanatlarım terler, teninden akşamlarla geçerim hani nerede beni yeniden yaratan o sürgün beden
bütün yitirdiğim şeyleri saklıyorum içimde bir melankolik şarkıya takılıyor umutlarım oysa güne barikat kuruyor adamlar oyuncak iki tabancayla dalıyorum geceye
içinden geçen sazlıklarda saklıyorum başımı karayip korsanları el koyuyor kaçırdığım tekneye kendimi bir romanda terk edilmiş hissediyorum
günahlarımı boşaltacağım bir liman olmalı ileride kimseler görmeden denize atlayacaktım belki bir ağaç yıkılacaktı bıraktığım kıyılardan köy ekmeğinin kokusunu özleyecekti çocukluğum bir genç kızın yan fülütündeki ezgiler gelecekti kulağıma
bir laz takasında horon tepmek vardı şimdi bir doğu kasabasındaki düğünde halay çekmek hem ateşsin gözlerimde hem de elimde ekmek
camda yüzü kadıngeceye düşürmüş gözlerini körmüş oldum olası kaderin kölesi dalların arasından deniz yıldızına sesleniyor sığırcık uzaklık gözlerimin kimliği ve soğudu yüreğimedki mayıs düşleri anlayacağın güneş yine tehirli
bari bir deniz feneri göz kırpsın diyorum kendime yabancıyım sakalım sarkıyor suratımdan yakılan araba lastiğinin üzerinden atlamaya hazırlanıyor ayaklarım
hasretin bütün resimlerini çizdim gökyüzüne yalnız ellerimde kaldı kalabalığım kire karıştı teninde okşadığın yerler kızıl bir şarabın ortasında voltadayım
kuduz köpekler gibi üzerimden havlayarak geçti uçaklar belli ki bir yerleri kana bulayacaklar yine çocuklar ve kuşlar ölecek şarapnel parçaları saplanacak yüreğime insan olmanın utancıyla boğulacağım
güç bana göre utanılacak şey haklı olmak anlamına gelmiyor güç çocuğun gözlerindeki ışığı koruyabilmekte elinde şeker dilinde masal olabilmekte
anılarım daralıyor dalgalardan vakitsiz fırtınaya tutulsam bari alabora olsa gençliğim delireceğim şaraplar da dibe vurdu ben güney ben o uzak ülke
dünya kızıla mı boyandı kaldıramıyorum bunca ağırlığı bunca günahı dizlerim taşımıyor sol ayağımdan mı vuruldum ılık bir şeyler damlıyor güverteye çığlıklara karışıyor kulaklarım
seni ilk gördüğüm yerde alnından alnından öpeceğim
biri beni bu rüyadan öpücükle uyandırsa diyorum diyorum yaşam bu kadar karmaşık olmamalı yaşlı bir fahişeyle beni başrolde oynatıyor hayat
artık kim tutar sabrının ucundan senin kör bir usturanın ucunda dans etmeye meyilli hayalin
datça mart 2009
İsa İnan
Paylaş:
2 Beğeni
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
ne zaman İsa İnan imzalı şiiri görsem bildirimimde yada face' te, içim ürperiyor. ilkin okumayayım diyorum, içimin üzgün yanı hortlamasın. Malum bahar geldi, malum depresyondan yeni çıktım ee koskoca bir aşkı hiç ettim. Kalbimde bende değil, buaralar İsa İnan bana çok gelir diyorum ve ilkin gerçekten içimin ürpertisi ağır basıyor okumuyorum. Sonra birde şiir dürtüm var ki, anlatılır şey değil. Dürtüyor hemen iç seslerim '' OKU OKU OKU'' diye emirler geliyor. Ve her seferinde ben bu seslere yenik düşerek başlıyorum okumaya. İzlediğim her filmde, her tiyatroda, yada okuduğum edebiyata dair ne varsa hemen hemen hepsinde birde arka perde düşünürlüğü olur bendenizde. Oynamıştım tiyatroda belki ondan kalma çokta sevmediğim bir yön. Okurken kendimi vermeke zorlanırım, öyle her okuduğum güzel mısrayla kolay kolay gemiye atlamam, açılmam denizlere maalesef. Önce kalemi olurum yazılanların. Bu yazılanlar ne tür bir düşünceyle hangi psikolojiyle yahut nasıl bir buhran aleminde yazılmış. Bu adam kimdir? Niye böyle üzgündür? Neye ve neden ötürüdür bu dertli mısralar. Bu sorularımın cevabını hiçbir zaman alamayacağımı bildiğim için keza haddimede düşmez, ikinci tekrara geçer bu kez eserin kendisi olurum, ki buraya kadar yazdıklarım haddim değil ama bundan sonrası benim alanıma giriyor ki sarfedeceğim kelimeler yapacağım eleştiriler için bir okuyucu olarak tüm haklarımı sonuna kadar kullanacağım. Bu mısralar yerine kendimi koydum. Nasılda bırakıyor kendini okuyucunun hayal gücüne bu şiir. Ey okuyucu, buyur hüznü birde burdan yak, bakalım tadını beğenecek misin? Ama o tad herkese göre değişir. İsteyen bu şiirde anasına ağlar, isteyen ayrılığa. Eylem belli, hüzünlenmek ve umud etmek.. Ne yolla gideceği okuyucunun hayal gücünün kapasitesine bağlı. Bu mısralar bu betimlemeler böyle dağınık duran bir düzen, her kalemin harcımı, haşaaa... Bu nedenle İsa İnan' ı tebrik ediyorum. Umarım o kalem, ben gibi şiir arsızlarından kendini mahrum bırakmaz. Aç kalır, açıkta kalır şiir yanım Allah korusun.. Şimdi masama oturup şiire asıl olmam gereken yere ve kendime geçiyorum. Okuyucu oluyorum. Burada bir eleştiride bulunacağım. Her şiire ses verilmeli midir? Bence hayır.Şiirlere ses veren Deniz Hanıma minnettarım, harika bir ses, lakin ben okuyucu olacaksam, kendi sesimle kendime göre kendimde şiirin oluşturduğu hazza göre ses vermeliyim. Bu şiiri müsadesizce kendi sesimle okuyorum. Ve kendime neden yakın bulduğum üçüncü okuyuşumla çıktı ortaya. İlk aşkım, şu yaşıma kadar hep beni hayatın orta yerine salıp bırakanın sen olduğunu düşünerek suçladım seni hüzün zamanlarımda. Ama ikimizde biliyoruz, sebebi sen değildin. Zaten senden sonrada insan/melek görmedim. Ahh o hayal ahh o yüreğimin kutsal topraklarını ayırdığım ve hala umudum olan ''şey'' . Beni böyle edepsizliğe, acılara çirkefliğe alışmış yolunu tutmuş fahişe nefisle başbaşa bırakma! Artık gel, gelde insanlık yanıma gösterelim güzellklerinde olduğunu. Yoksa dünya korkmalı benden. İyi şeyler yapmayacağım adına insanlık dedikleri bu düzenbazlığa. Yoksa kendimi hep uzaylı gibi hissedeceğim ve hiç bir yer hiçbir an hiçbir adam aitliğinde olmanın mücadelesiz rahatlığına kavuşamayacağım. Hep uyanışlarım telaşlı olacak, uykuya dalış anlarım gibi. Artık gel, yalvarırım gel, bana acımıyorsan, tüm insanlara acı. Gel de kurtar insanları benim iyilik zulmümden... ( baştada dediğim gibi, bu İsa İnan şiirlerini okumamalıyım. ama gel gör ki Şair'in cezbedici mısraları bir kere geçmiş yolum üstünden, tadını aldım mı bırakamıyorum :(, oysa ne var ki adam gibi okusam şiirleri, yok diyorum ya, bu şiirin yazıldığı o ŞEY beni bulmadıkça, benden kurtuluş yok .. ) Sevgili şair, haddimi aşmışsam, şair yüreğinizin affına sığınırım. Siz bana aldırmayın ve en kötüleri en acıları en çirkinlieri bile böyle güzel güzel mısralarla dökün, her yüreğin harcı değil... dostçakalın...
merhaba güzel insan çok teşekkkürler inanoın çok naziksiniz ve alabildiğine cesur ben de sizi bu anlamda kutlarım insan dediğimizin de içi dışı bir olmalı inanın böylesi bir yoruma ne yazacağımı şaşırdım o kadar içten ki sadece bir kaç sözle karşılık verebiliyorum hep kurduğunuz düşte bıraktığını gülüşte kalın aşksa ayrılığı koynunda büyüten yalan tek bir gülüştü sizden arda kalan
gün gelir ki aşk en güzel dudaklarda kirletilir sizin aşkınız hiç kirlenmesi ayrılıkları takvimler büyütmesin yine de siz en güzel düşe saklayın kendinizi umutla kalın bu şiirde bu güzel yoruma armağan olsun
Sensizliğin Koynunda Öleceğim
‘’ avurtlarımda kararmış gözyaşlarını biriktiriyorum çoktandır deli gibi tutkunum sana yağmurlarda ıslanmış çocukluğunla çık karşıma ‘’ Hasreti isa
şafaklar soğuk terler koynunda karanlığın sargılarını açar ellerin derin bir yaranın içinde yaşamayı öğrenir özlemin kuşlar tüylerini parlatır kimsesiz bir avluda dallar rüzgara döner yüzlerini akşamlar kızıllığını giydirir gözlerine protez bir yürek kurar kendini şiire
atlar gölgesini arar sularda yalnızlık taşınır bir gecenin ortasına suskun bir dalgaya kürek olur düşlerin bu gece sensiz ağlamayı da öğreneceğim ördüğün saçlarımı kesecek dilimin uzayan yerlerini törpüleyeceğim damla damla çoğalacak yağmurları aratmayacak ıslanmalarım bu gece seni yeniden sevmeyi çoğaltacağım
eski bir aynanın karşısında kucaklayıp seni yorgunluğumun üstüne bir sarhoş gibi yıkacağım pembelere bezenmiş çamaşırlarının arasından dalgınlığın geçecek aşka yenik düşecek düşüncelerin ayakların gitmelere yakın bir yerde hazır duracak saçlarını beline kadar saldığında ne yapacağımı şaşırıyorum o an karşında denize barikat kuran ırmaklar gibi çekiliyorum içeri insan sevmelerin çırağı yanılgıların ustası oluyor demek ki
aklını şeytana kiralıyorsun bir günlüğüne bütün yasalar dengeni bozuyor dönüyor başın yarım kalan bir gülüş gibi ellerini dayıyorsun duvara utancını yerlere serip kıyametleri koparıyor çığlıkların bir üşümenin yamacında kalıyorsun darmadağın üstün başın gece oluyor üstün başın çiçek kurusu geliyor binlerce şövalyeleriyle katliam ordusu bozguna uğruyor aşk kuşkularını giydiriyorsun göğsümün kırlarına
sevmelerin çırağı yanılgıların ustası oluyorum yanında
mevsim çöp yığınlarını denize sürüklüyordu ızgaranın üstündeki bir balığa dişlerini geçiriyordu adam rakı susamış geçmiş günlerin sancılı yanlarına sarkıyor birazdan hangi sahile vuracaktı cesedi kimseler bilmiyordu dudaklarından çıkan son cümle ancak bu dünyaya sarhoş olursam katlanabilirim diyordu
sokakta kimsesiz bir köpek takıldı ardıma iliklerime kadar sevgi doluyum ciğerlerime kadar korku bir kör kurşun kesecek soluğumu birazdan sen gökte kayan bir yıldız gibi sıyrılacaksın avuçlarımdan yine ben alnıma vurup taşları sana olan hasretimi kökünden dindireceğim umutlarım gibi bir bir yaprak döküp dudaklarımda adını söyleye söyleye sensizliğin kollarında ölüp gideceğim S E V G İ L İ M
merhaba güzel insan çok teşekkkürler inanoın çok naziksiniz ve alabildiğine cesur ben de sizi bu anlamda kutlarım insan dediğimizin de içi dışı bir olmalı inanın böylesi bir yoruma ne yazacağımı şaşırdım o kadar içten ki sadece bir kaç sözle karşılık verebiliyorum hep kurduğunuz düşte bıraktığını gülüşte kalın aşksa ayrılığı koynunda büyüten yalan tek bir gülüştü sizden arda kalan
gün gelir ki aşk en güzel dudaklarda kirletilir sizin aşkınız hiç kirlenmesi ayrılıkları takvimler büyütmesin yine de siz en güzel düşe saklayın kendinizi umutla kalın bu şiirde bu güzel yoruma armağan olsun
Sensizliğin Koynunda Öleceğim
‘’ avurtlarımda kararmış gözyaşlarını biriktiriyorum çoktandır deli gibi tutkunum sana yağmurlarda ıslanmış çocukluğunla çık karşıma ‘’ Hasreti isa
şafaklar soğuk terler koynunda karanlığın sargılarını açar ellerin derin bir yaranın içinde yaşamayı öğrenir özlemin kuşlar tüylerini parlatır kimsesiz bir avluda dallar rüzgara döner yüzlerini akşamlar kızıllığını giydirir gözlerine protez bir yürek kurar kendini şiire
atlar gölgesini arar sularda yalnızlık taşınır bir gecenin ortasına suskun bir dalgaya kürek olur düşlerin bu gece sensiz ağlamayı da öğreneceğim ördüğün saçlarımı kesecek dilimin uzayan yerlerini törpüleyeceğim damla damla çoğalacak yağmurları aratmayacak ıslanmalarım bu gece seni yeniden sevmeyi çoğaltacağım
eski bir aynanın karşısında kucaklayıp seni yorgunluğumun üstüne bir sarhoş gibi yıkacağım pembelere bezenmiş çamaşırlarının arasından dalgınlığın geçecek aşka yenik düşecek düşüncelerin ayakların gitmelere yakın bir yerde hazır duracak saçlarını beline kadar saldığında ne yapacağımı şaşırıyorum o an karşında denize barikat kuran ırmaklar gibi çekiliyorum içeri insan sevmelerin çırağı yanılgıların ustası oluyor demek ki
aklını şeytana kiralıyorsun bir günlüğüne bütün yasalar dengeni bozuyor dönüyor başın yarım kalan bir gülüş gibi ellerini dayıyorsun duvara utancını yerlere serip kıyametleri koparıyor çığlıkların bir üşümenin yamacında kalıyorsun darmadağın üstün başın gece oluyor üstün başın çiçek kurusu geliyor binlerce şövalyeleriyle katliam ordusu bozguna uğruyor aşk kuşkularını giydiriyorsun göğsümün kırlarına
sevmelerin çırağı yanılgıların ustası oluyorum yanında
mevsim çöp yığınlarını denize sürüklüyordu ızgaranın üstündeki bir balığa dişlerini geçiriyordu adam rakı susamış geçmiş günlerin sancılı yanlarına sarkıyor birazdan hangi sahile vuracaktı cesedi kimseler bilmiyordu dudaklarından çıkan son cümle ancak bu dünyaya sarhoş olursam katlanabilirim diyordu
sokakta kimsesiz bir köpek takıldı ardıma iliklerime kadar sevgi doluyum ciğerlerime kadar korku bir kör kurşun kesecek soluğumu birazdan sen gökte kayan bir yıldız gibi sıyrılacaksın avuçlarımdan yine ben alnıma vurup taşları sana olan hasretimi kökünden dindireceğim umutlarım gibi bir bir yaprak döküp dudaklarımda adını söyleye söyleye sensizliğin kollarında ölüp gideceğim S E V G İ L İ M
merhaba günaydın baharın güzel yüzü çok teşekkürler özlettiniz kendinizi yakınlarda olsaydın şimdi badem çiççeklerini, resmederdin sonra dalından koparıp yemek erakıya da meze olurdu jani aşkla kalın
merhaba günaydın baharın güzel yüzü çok teşekkürler özlettiniz kendinizi yakınlarda olsaydın şimdi badem çiççeklerini, resmederdin sonra dalından koparıp yemek erakıya da meze olurdu jani aşkla kalın
merhaba günaydınlarıma karışan kalabalık çok teşekkürler eskilerden yazılan bir şiire faruk bey ses verdi sağlsun aşkla kalın baharlara vursun yüreğin artık sen de şiire besmele çek özledik şiirlerini umutla kal usta
merhaba günaydınlarıma karışan kalabalık çok teşekkürler eskilerden yazılan bir şiire faruk bey ses verdi sağlsun aşkla kalın baharlara vursun yüreğin artık sen de şiire besmele çek özledik şiirlerini umutla kal usta
merhaba efendim offffff nerelerde gezdim nerelerde dinlendim bilmiyorum ama şu bir gerçek ki her gezdiğim yerde sizi buldum ve sizi gördüm bazan bir limanda bazen bir çocuğun yanında ama hep siz vardınız rüyada gezer gibi hissettim bu güzel şiirin içinde gezerken okuyup dinlerken mallar ülkesinde gibi yüreği güzel kardeşim bu gecenin finali bu şiir olmalı bence ve günü şiri olmalı sizi yürekten kutlarım size sizi anlatacak kelimelri inanki bulamıyorum sevgilerimi bırakıyorum güzel sayfanızda hoşçakalın ALKIŞLARIM SİZİN İÇİN
merhaba güzel insan çok teşekkürler eskilerdeki bir şiire seslendirme ekledik çok teşekkürler oyüreğinizin güzelliği hiç bitmesin aşkla kalın ayrılıkları takvimler büyütmesin
merhaba güzel insan çok teşekkürler eskilerdeki bir şiire seslendirme ekledik çok teşekkürler oyüreğinizin güzelliği hiç bitmesin aşkla kalın ayrılıkları takvimler büyütmesin
şiiri okurken sanki bi romanın içine düşmüşüm gibi hissettim birden kendimi...önce günahların boşaltıldığı bi limana uğradım arkadan her şeyi unutmakiçin halay çekilen bi kasabaya...ama ne yaparsa yapsın şair gittiği her yerde çarpıyor tekrar kendine...burnunda köy ekmeği kokusu...bir elinde düşleri bir elinde yitirdiği sevgili....
güç bana göre utanılacak şey haklı olmak anlamına gelmiyor güç çocuğun gözlerindeki ışığı koruyabilmekte elinde şeker dilinde masal olabilmekte
şiirin bu kısmını atıyorum heybeme izininiz olursa...daha güzel tarif edilemezdi....
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.