BİR DE BENİM YÜREĞİM TİTREYECEK
Aldatmasın sizi
Bu şehrin gündüzleri gülümsemesi Aslında bu şehir kan ağlıyor her gece Güneş bile mecbur olmasa Kaybolmaz asla bu şehrin üstünde Dedim ya bu şehir kan ağlıyor her gece Akşam olup güneş battığında Hüzün yarasa gibi çöker bu şehrin üstüne Çöker de Bu şehrin gecelerinde kan ağlar kimsesizler Gözyaşları viran sokakların kirli kaldırımlarına düşerken Acılar resmedilir çaresizliği anlatan Gözyaşlarıyla çizilir hepsi Çizilir çizilir de Yürekler çivi olur sonrasında Asılır bütün bu resimler Gecenin tam ortasına Sahteliklerin yansımasıdır Gündüzleri bu şehrin gülümsemesi Duygusuz yüreklerin aldanmasıdır bütün o tebessümler Oysa geceler çok başkadır bu şehirde Gecenin karanlığı çöktüğünde bu şehrin üstüne Toplanmaya başlanır çöplüklerinden kâğıtlar. Titrer eller titrer yürekler ve şehir titrer de Yedi tepesinde yükselir Çaresiz canhıraş ağıtlar Gözyaşları kan rengi olur da Geceleri melekler ağlar bu şehirde Hele birde Rüzgârın hoyrat zemherisi Tıkladığında bir gecekondunun camsız penceresini, Bağırınca bir yetim anne çok üşüyorum diye. Gözyaşları parlar o anda gecenin içinde Bir çift gözün hüznü düşer duvardaki eski bir resme. Lal olmuş dil dile gelir Ah adamım ah Ölmenin sırası mıydı şimdi Sırası mıydı der de Ölüm vermez ona onu kimsesiz bırakmanın hesabını Ağlar genç kadın biçare Ağlar genç kadın çaresizce Kopar da her gece aynı rutin fırtına Yükler gece, ne kadar acı varsa kimsesizlerin sırtına Yem olur birileri her gece bu şehirde Kararmış yürekleriyle, aç bir çakal gibi avını arayan Ya da bir vampir gibi, karanlık sokaklarda taze kan bekleyen Vicdan yoksunu puştlara Her acı bir ayaz düşürür gecenin ortasına Ateş yakılan tenekelerin etrafında Hüzne bürünür ısınmaya çalışan yüzler Yeter artık diyen yüreklerin eşliğinde Bir sessizlik korosu seslenir Yıkık ve yalnızlıklar sahnesinden Yalnızlık ve kimsesizliğin son bestesi Tınılarını düşürürken bu şehrin mazgallarına Güftesini yazar bir kız çocuğu Yüreğinden gelen o kesif çığlıklarla Masumiyetinin çalınışı yaralarken yüreğini Uzanan her kahpe el tuz basar yarasına Kimseler görmese de onun gözyaşlarını Bir melek ağlar küçücük yüreğinde Bir yıldızı avuçlar gökyüzünden titreyen minicik elleri ile Bastırır yarasının tam orta yerine ama Yarası iyileşmeyecektir asla Ve o yaşayacaktır hep yüreğindeki o büyük yasla Sabaha karşı Bir köpek ulumaya başlar kimsesizliğin makamında Bir sarhoş nara atar varla yokun tam ortasına Bir çocuk belirir karanlığın içinden Dayamış bir naylon torbayı yüzüne Nefeslenirken, nefessizliğin içine Bir tiner kokusu yayılır Kırmızı halılarla süslü salonlara Anlık bir telaş kaplar yürekleri Korku ya da acıma Ne fark eder ki Nasılsa unutulacak hepsi güneş doğduktan sonra Ve düşecekler insanlar ihtişam denilen çobanın peşine Bir şampanya kadehinde bir zeytin tanesi titrerken Başka bir yerde kirli yüzlerin içinde zeytin karası gözler Bir de benim yüreğim titreyecek bu şehirde her gece Bir de benim yüreğim titreyecek Ya sizin ki? İhsan TURHAN |