ASLA BİLEMEYECEKSİN
kandırıkçı zamanlara benziyorsun
sicili bozuk varlığımdan haberli hayalet yüzlü bir eşkıya vakti bakmaya doyamadığım bir yanın gözlerin bütün gerçeğin söz, gerçek bütün sözlerin sığınacağım neren kaldı peşinden koştuğum sevdam iflah olmazlığım bütün gerçeğin söz, gerçek bütün sözlerin yakışıyor sana bana bıraktığın yüzümde keşke’ye duyulası bir yalnızlık ardıl ömre bedel ’tırtıkla’diyorsun yanımda ’tırtıkla’ kerem ile aslıyı ankarada yaşamak gibi bir şeyde değil ’gösterip gösterip’ çalmadan oynamak dolu gözlerine ve yüreğine yanıt vermeyen onursuzunda değilim senin bir ödevi eksik kalmış bir talebenin elektriğe suçu bulması gibide değil yada düzelttikçe silinen bir kurşunkalem yazısı hiç değil bu yüzden kendimi mühürlüyorum ben eylemci satırlarıma unutmadan neden sevenlerin birbirlerine benzediğini ve düşen yalnızlıklarımla acı’lara yarası kendinden büyük kar tanelerine dokunma demek kolay; ’insan gölgesiz yaşayamaz’ deyip anılara anla sevdaya dair türkülerin neden yanık olduğunu kendine saklamak değilki bir sevdanın taraflığında paya düşen bir şey değilim duygusu hiçbir şey geçirmiyor senden gelen yaraları karşılamayı hala eskimeyen öykülere gebe geleceğimiz tarih eski o yolun kenarına düşmüşüz karmaşalarımızı süpürüyor anonslara karışan telsiz sesleri saçılıp savrulmaktayız bir gemi nedeniyle denize düşen gölge gibi kırılmış bir yanıt, öfkenin menzili ucu söğüt dalından yapılmış okların adını dilinden düşürmeyen yolcun, bilir insanın kefene girince kendi kendine konuk olduğunu resmi tarih yazmaz tarifsiz -sivil- acılarımızı hala kendi aşklarımıza müptelayız özetlenemeyen bir nedenim var ki insan kaç sevda yaşar yüreğince -sen artık kül biriktir- ve sen sevdasına bir gönül borcu gibi bakan insanların neresinden kırıldığını, nasıl içlerine gömüldüklerini asla bilemeyeceksin... kenan can yoldaşlar 05-03-2009 bir gece yarısı... |
İNSANLAR EN ÇOK SEVGİLERİNİN EKSİK KALDIĞI YERDEN KIRILIRLAR ;
SESSİZ AMA HAYKIRMALI İSYANLARLA BAKARLAR HAYAT GİDİŞATLARINA.
NE DAĞ DUYAR SESİNİ
NE DENİZ
NEDE SEVGİLİ