SARIŞIN TANRIÇAM
çukurovaya kar mı yağmış?
portakal kokan gri bir kent midir bura? göçüp gitmişim kizzuvatna’dan, nemruttan, seyhan’dan, üsküdar’a çok yolum kesilmiş yaramla sevişmişim gözbebeklerimdeyken yangın "yanarak çıkmışım onların yalanlarından" “hep sana gelmek içinmiş…” kaç göçmen kuş sarardı yaralarımı vurulsam kaç dut ağacı beslerdi beni kaç dardağan saklardı kaç kardeş toprak kesif ve hiç büyümemiş bir çocuktum oysa yangınlara düşerdim hangi sulama kanalına soyunsam ah bir bilsen yüzüne pamuk bulaşmış turnalar olurum ipek göğsüne sokulsam ah bir bilsen şimdi gözlerine hayran hayran bakan kim… ömür birikintisi bir çatlak aynayaymış küskünlüğüm kayıp yanım şimdi tutkunun rengidir bir sarışın tanrıçada saçlarından çizmeye başlamışım denizi oraya gitmek gerekmiyor akdeniz olalım kaburganda… ellerin; bir teneffüs zili endamın; iki yürek aram gülüşün; şiirimin dili dudakların; bir öpüş kadar uzak bakışın; gözlerim saçların; abraj bir güvercinin saklandığı aşiyan suyu emen, yüzünü güneşe dönen sarmaşığım susadığım sustuğum hem pi hem de phi oranım iki yürek yangını sarışın asena sevmişim seni bin yıl önceden ve çalan her teneffüs zili gibi, bir gün öteden âşık olurum diye fibonacci ardışıkları gibi koşuyorum sana… Kenan Can Yoldaşlar 20.02.2008 Ankara-Tunalı.. |
yüzüne pamuk bulaşmış turnalar olurum ipek göğsüne sokulsam
Ne hoş bir hayal bu böyle. Pamuk yüzlü turnalar olmak, ustaca bir buluş.
saçlarından çizmeye başlamışım denizi
oraya gitmek gerekmiyor
akdeniz olalım kaburganda…
saçlardan denize yol almak da çok estetik bir buluş. Akdeniz olan kaburgan benzetmesini ise, keşke benim bulabildiğim bir benzetme olsaydı diye düşündüm okurken.
Bin yıl önceden aşık olmak, bugünün aşklarına inat yazılmış bir sevda sanki. Farklı seven gönüllerin, şiire akıttıkları gözyaşları da farklı parlıyor. Selam ve saygılarımla