DIŞARISI YÜREĞİN GİBİ DEĞİL ÜŞÜRSÜN
kendime yazamadığım
yenilmişlik gibi yorgun bir cümlenin merhametinden utanıyorum kuşatılmışlığımda! filistin askısına mahkûm felaket sancısı, sağır ve puslu yeni bir eylülün… ama dünyanın neresinde olursa olsun hep bir bedeli oluyor aç olanları düşünmenin ve filistinde avuçlarında taş olan çocukları sevmenin “yârin yanağından gayri” isyanlara düşüyorum kerbela ateşlerinde yanan bir bahar kahrım bundandır ve seviyorum türküleri sevenler kadar ‘son’ baharım künyene gideremediğim, depolanmış kimsesiz örselenmiş yalnızlıklarımı ve becerememişliğimin kalıntılarını sunuyorum ne kadar yaralı olsan da derlenip hep yeniden ama hep yeniden gülmeli diyorsun demiş ya şair “mutluluğu kim veriyorsa senindir…” yitmiyorum… memleketinde neşeyi yaşayan bir çocuk gülüşü oluyorum yalın ayak koşan ve maviyi ne kadar sevdiğimi hatırlıyorum turuncu da ‘turunç’un’ mis kokusunda dolaysız yalansız ve talansız kalbinde ’doluyorum sana kendime dolar gibi’ üzüm gözlerinle bakışının tanığı oluyor dudakların hüznüme yüzüme ve yüzüne cennet gibi… acılarımı yamalayanım ’son’ baharım sevdiğine uzuyormuş gönül boşuna değil yanmışlığım teninin alazında yüreğine… ve adın gibi! sevdalısı olmam yorgun halkların son isyanlarına yeryüzünün… bir insanın yüreği kirliyse baktığı pencereyi de kirli görüyor, her şeyide çünkü arlanmaz taşıyıcılarıdır insanlar kirli yalanlarının… unutsa da köklerini sarmaşıklar bırakalım ağaçlar yapraklarını istedikleri gibi düşürsün ben de olmanın ve ben olmanın olmuşluğu! ‘son’ baharım çıkma yüreğimden dışarısı yüreğin gibi değil, üşürsün… Kenan Can YOLDAŞLAR |