YALNIZ SEVMESİNİ BİLENLER SEVEBİLİRinceden gönül sulamışlığımızla çiçekleri çıkmıyorsa dalımızın gülüm akıtacak yaşları olan gözlerde bir çocuğun oyuncağını çalar gibi ağlatmayı sever ölüm… oysa ne fark eder somalili de olsa irlandalıda olsa olsa zühre alıyorsa yüreğini düştüğün son uçurumdan ihtiyacın yoktur süleymanlık mühre belki de bundandır inanmışlığımız emeğin sevda oluşuna! zühre? yeter ki zühre olsun zühre… şimdi sevebilirim üstüne oturulmasını bekleyen bir bankı şiirlerde yazabilirim ihanetlerden gelmemiş daha güzel gülebilirim mesela sevebilirim dibindeyken kuyuların, sorduğumda seni anlatan kokusu olmayan çiçekleri tehlikeli kışları mesela elim tutabilir mesela yıldızları eskimiş bir duyguyla yeniden çıkabilirim de bir yılanın çöreklendiği dellenmiş bir dala sen – ben diye sayabilirim bittiği yerde sayıları sevebilirim şimdi sakarlığı düşen bir tabağı kırılan bardağı… ne zamanki gelir kıyılarıma sövülmüş bir ihanetin utancı olmayan dalgalar yorgun işçilerin yürüdüğü… zonklayan şakağımda, zangırdayan yüreğimde yalnız büyümeyince masum bıraktırılır çocuklar… tohumlara çiçeklere sözüm yok… şimdi ben konarak bir yerine, bir aşiyanın başımı göğsüne, hüznümü yüzüne sürerek üstelik kırık kanatlarına alıngan bir kuşun bitirilmiş bir duası gibi… iskilip nohut’u ekiyorum alnımın son çizgisine sevdanın yalnız sevmesini bilenler sevebilir… Kenan Can YOLDAŞLAR |