Mızıkçıya Çıkmış Adımız
Ellerimizde diken izleri
Yüzümüzde mağrur geyşa gülüşü Kuğu saçlarımız seyrelmiş üstelik Üstelik kara yüzünü görmüşüz ölümün Karanlığa gömülmüşüz de kayıplarımızla Arkamızı dönmüş, küsmüşüz. Sonra yeniden mızıkçı olup çıkmış adımız Hepimiz kurbanı olmuşuz hayallerimizin Yarı yolda teklemiş gücümüz, tükenmişiz. Olmadı kaleme dökmüşüz içimizi. Yitirilmiş tarih sayfalarına düşmüşüz. Yılgın dürtülerle karışmışız kalabalığa Sonra yine toplumdan kaçar olmuşuz yeniden. Ve yine kök salmışız yeniden Dağlara meydan okumuş, titretmişiz onları. Adına sevda demişiz boş umutlarımızın Yüreğimizde yeşermiş de goncalarımız Diri diri gömülmüşüz en uzak noktalarına İstenmeden, kara ayinleriyle evrenin. Sonra yeniden mızıkçı olup çıkmış adımız. Yüz sürmüşüz katmerli gelinciklere Özgürlük kokan çayırlarda yürümüşüz. Kırmızı panjurlu camlarla uyutulmuş, Kar yataklarında iz bırakmışız İçimizden nehirler akmış da görmemişiz. Bağda, bahçede, tarlada unutmuşuz ellerimizi Ve sırtımızda iki hörgüçlü esaret kemeri, Düşe kalka diz çökmüşüz ağlarında kafesin Kimi kaçmışız yalancı aynalardan Kimi hüzünlü bir peri olup raks etmişiz. Türkülerde bulmuşuz tüm geçmişimizi Dilimizi, sözümüzü, yorgun yüzümüzü Zaman kadar uzak öykülerle örtmüşler üzerimizi. Haremden saraya, saraydan bataklığa sürülmüşüz. Koparılmışız dalımızdan da, Öksüz gülüşlerle avutulmuşuz her seferinde. Sonra yeniden mızıkçı olup çıkmış adımız |