Dokuz doğurdum ırmakları ebemkuşağında
Düşlerinden bile kaçıyorum haramilerin
Göçebe çadırlar kurup Beynimin büyüyen bunaltılarına, Ne varsa kesmek geliyor içimden Ana memesinden cinnet repertuarlarına Hadi sürüsün ayaklarımı çocuklar arı kovanlarına, Kuyuda bekleyen Yusuf benim adım değil mi? Omuzlarımdan dökerken nehirler günahlarını Nil’e Tabutları boşaltacak gözyaşı ırmağına giriyorum Adım Hubeyb. Ne kasırgalar gördüm Habil’in baltasında, Aradıkları sevinç düşmedi yüzümün damında, Sarıp sarmadılar kefenimi yasal bir namluda Ayartılmış bir yalnızlık yıkmaya çalışırken kıblemi. Kırmızı bir menekşe açıverir uçarı mavilerden. Ağrılar çöker eşkıya yanlarıma ateşi nemruttan Biliyorum sesim duyulmaz beton armelerde Şehrin sabahına kitlerim gözlerimi, Varoşların esrik yüzünde. Yaslan sırtıma Sakarya seninle kalkarım ayağa. Ben bu zulme layık değilim elbet, Bir yanım çeçenya göklerinde şeyh şamili haykırır, Bir yanım Hıra dağlarında ay yarılır, deniz yarılır ikiye Göğe çıksam miracım, Korkusuzluk mizacım. Göğsümü yaran isyanım çözülmez elbet dağlarda, Dokuz doğurdum ırmakları ebemkuşağında Sabrın ötesine taşmadım hüznün kundağında Yaygaralar koparırken yarasalar çığlığımın yankısında Kentlere bir telaş saldım bekleyin, Muhabbetimizden kopmuş cesetleri. Tüm zamanlara şiir yazıyorum, Eyüp Sultan’a yatırıp yüreğimi, Yüreğimde can olmuş Hamza vakitleri Bazen bir Davud sapanında öldürüyorum Calud’u Tankların paletlerine yapıştırılıyor bazen bedenim, Aşkın tarifinde arıyorum Arifi, “Arif” i asıyor dostları. Gül atsam dokunur Arif’e bunu biliyorum. Sende gül atma yalnızlığıma bu vakit Mansur vaktidir. |
Tebrikler Lütfi abi.Var olsun kalemin.
Selamlar,sevgiler...