Boğulmuş balık vakitlerine saplıyorum gözlerimi
Irmağı boşaltıyorlardı,
Çocuklar dudaklarından. Genç fidanları buduyorlardı Yüzünde ihtilal dolaşan adamlar. Göğsünü yarıp karıncanın Taşınılmaz bir yalnızlık bırakıyorlardı. Bir çoban saçlarını kırpıyordu yıldızların, Güneş doğmamıştı, Pamuktan iplikler bir cinayete yıkılıyordu Ayartılmış bir sevinç İkamet ederken sabahın kıyılarına. Şimdi damların ucundan Boğulmuş balık vakitlerine saplıyorum gözlerimi Havada yağmur utanırken kendi ıslaklığından Savaşın külleri dökülüyor kirpiklerime, Mor bir tebessüm çıkıyor yüzümün kuramsallığından Hüzün atları geçiyor Güvercin beklediğim damların ucundan. Irmaklara düşüyor göğsüne resimlerimi takan çocuklar, Yorulmuşluk solucanlarını çekiyor diz kapaklarımdan, Ellerimi kirleten şehirlerde kurbanlar büyütülüyor Hangi düşe girsem mermiden baruttan geceler, Biraz kemik, biraz et muhabbetin fotoğrafları, Anlaşılmayacak ne var yağmur damlalarının bittiği yerdeyiz. İhtimal tufan arifesi, ölmüşler diyarından sesler duymaktayız. Bu gece bileklerime vurulan kelepçede kandil, yön kıble. Kıblesiz adamlar kesiyor yolumuzu bildik, tanıdık bir neden. Irmakları kan akıtıyordu çocuklar dudaklarından, İkindi vakti şahit olsun ki bu şehir kirleniyor, Cam kırığı yoğuruyor analar yüreklerinde, Kara tabutlar sıralanırken güneşin ufkuna, Beni hiç kimse muammalar denizine salamaz artık, Saldırıp yüzümün hayaline kamalı gecelerin sessizliğinde, Urganda ne imiş, boynumda taşıdığım atkıdır uğultusu cellâtların. İki yanımdan karnıma dökülür türküler, tanımam merhameti, Ne zilleti unuttum bunca yıl, ne otopside kırılan tırnaklarımı |
Selamlar, hürmetler