Melek Çıkmazı: Trümmerliteratur
Kazıyorum itinayla
üzerime sinen melek hassasiyetini. Darp edilmiş bu coğrafyada iki isim arasına sinmiş, erguvanlarını yağan bir dolu sonrası kaybetmiş, yinede inatçı nöbetler giyinip orada çıkmış o iki isim sahibini sürekli acıtan bir çıban gibiyim: İlaçla aldatılmış. Karanlığa özenerek büyüdüm ben. Onun içindir ki gidecek hiçbir yerimiz yok: Tüm ırmaklar mağdur İstanbul boşaltılıp suya bırakılmış. Hatırlarsın, Hamlet’in müşkülpesent tiratlarından elma ağaçları sarkardı. Uğruna üzülebileceğim bir kadın geçerdi satır aralarından. Ne zaman dudak dudağa gelsek O kadın, Allah’a inanmayanlardan değil, Allah’a inanıp, Allah’sız yaşayanlardan korkardı. Hastalık bu: Toprak yutar. Savaş bu: Kan tutar. Kısacık bir kadın, her gidişimde ardımdan uzun uzun bakardı. Bir yanı eksilmiş, bir yanını cennete bağışlamış kardan adamları unutabilirsin artık. Onlar çocuksuz aileler bizi bulup evlat edinsin diye eriyip, kayboldular. O iki isim, o iki sızı... Onlardı gecenin bir körü sevişir halde hep yanlış matbalarda basılan. İnan elimde değil: Bizi bir daha hatırlamayacaklar! Peki hafızam mıydı neydi o: Bir kaç çalışkan velet tarafından havuz sanılıp, dersin en ateşli yerinde boşaltılan? İltihaplanmış trajediler için ağlanılmıyordu hiçbir yatakta. Ayıptı Bilirsin, ne zaman bir kadın geçse satır aralarından ben kaşlarımı çatardım, şehre kar yağardı. Mor bir iple asardı kendini tebessüm. Ne zaman bir kadın geçse tanımadığım şehirlerden o şehirlerin satır aralarından o şehirlerin apış aralarından ben kendimi tuza banardım. Gönül balkonunda susuz bıraktığın sardunya olur kendimi timsahın gözünde yaş sanardım! İnan elimde değil: Kan ağlardım. "Sen bu satırları okurken ben çok uzaklarda olacağım" cümlesiyle başlayıp "seni seviyorum" saçmalığıyla biten ayrılık mektuplarıdan mezun olalı çok oldu. Asıl sen bunları okurken; hâlâ bir yerde bir sevdalı sorguda, muhakkak yaşadışı bir aşktan sanıktır. Sen bana masumiyetimi sen bana o özlediğim kadını geri ver. Çünkü her aptal mektup gibi, bu aşkın ucuda, bağrı kadar yanıktır. İnan elimde değil: Artık kimse bahsetmeyecek sana benden. Sakın çekme ayağını şizo frenden ! Sen hep öyle elleri kanlı sen hep öyle suç bakışlı kal. Ben yeni bir lisan olmaya gidiyorum: Okuduğum tiratlarda kaldı o gülüş. O... Adın! Nasılsa bu şehirde hâlâ kardan adam yapılıyor. Nasılsa hâlâ özlemekten kadın! |
Uğruna üzülebileceğim bir kadın geçerdi satır aralarından.
Ne zaman dudak dudağa gelsek
"O kadın, Allah’a inanmayanlardan değil,
Allah’a inanıp, Allah’sız yaşayanlardan korkardı.
Hastalık bu: Toprak yutar.
Savaş bu: Kan tutar.
Kısacık bir kadın,
her gidişimde ardımdan uzun uzun bakardı."
Şiirin yürekli delikanlısı ne güzel anlatmışsın...
"Nasılsa bu şehirde hâlâ kardan adam yapılıyor.
Nasılsa hâlâ özlemekten kadın! "