Zoka
Zoka
gümüş kolyeli pılını pırtını yırtıp attığım kağıtları bir balıkçı taktı oltasına hiç bir balık bile yutmadı bu zokayı ah.. aşk nasıl komikleştiriyor insanı kronik gevezeliğimi bağışla ben böyle içime ve sana suskun dursam galata köprüsü’nün altındaki vapurda kim bakar sonra yeni yetme bir oğlan çocuğunun ilk aşk pırıltılı hikayesine ’olmazımsın sensizlikse sensizlik çekip gitmekse hicranlı o fırtınaya başım gözüm üstüne bu gece ve her gece ne sendeyim ne şu ağaçları üşüten ömürde ne istanbul’un sakallarımı hor görmeyen sokaklarında bağışla dedim ya işte be gülüm bir ölüm bir de ayrılık ustamızdır bizim’ beyaz arzumsun şaka yollu da olsa siyahlaşmaya eğilimli gözlüklerini çıkar ve aç sevimli perdelerini ilk ışık çığlığı ben miyim düşlerden uzak durmakla kısaltılmış ömrünün direnmesine heyhaaat ben mi gerçeğim sen mi hayalsin üstad aşk mı bu kadar berrak yoksa kör olası istanbullll çaldın tüm martılarımı sen ait olduğun o gerçeğine teslim ben aptallığıma fit sokakların kör keseye harcamasına gözlerimi hıh güya olgun zamanlarına askıntıydım yeşil gözlerime örterdim sesinin inceliklerini kendini bilmez bir karanlığın içindeyim yavrum ne aşk benim içimde ne ben aşkın içindeyim ben hasbelkader bir sendeyim bir de kendini bilmez bir karanlık sendeki kendimdeyim kadıköy’de çiçek sırasında olmaktı tek rüyam istanbulll boyun devrilsin kaçırdım tüm vapurlarımı... aynı koridorun farklı loşluklarıydık gölgeler yetişemezdi hızımıza imkansızlığımıza biz ayrıydık aydınlıklar sersefil sen bilmezsin ah bir bilsen... yoğun ve ilmek ilmek örerdim saçlarınla kederlerime bakışlarınla ateşlediğin hırkayı seni böylesine sevmek kendimleşebilmemin ilk ve son ayrıntısıydı öfkem de işbaşı yapmıyor artık sen çekip giderken bir başkalığına benden başkalığına ne istanbul sıkıyor dişlerini ne ağzı dili susmaz martılar ne de gri dumanıyla başımı döndüren şu deniz tutkunu vapurlar bu defa da gitmek bize düştü gıcır gıcır yalnızlığımla seninim üstad bırak oynama bulutlarla hem ağzı sıkı bugün rüzgarın ne yağmur yıkar bugün yüzümüzü ne boğaz’ın serin suları dünya öylesine kendine düşkün bugün demek burda yerimiz yok eyvallah etmeden yedik zokayı ulan istanbulll evin yıkılsın e mi sen de bıraktım en son ayrılığımı.... Kağan İşçen (c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir. |