Suskun Neferhoşça kal ediyor susuzluk yıkanıyorum güneşinde sırılsıklam uçup giderken son neferi suskunluğumuzun soluğundan öpüyorum kargaşalı bir zamanda yalnızca doğru ve erken ölmek için ne kendime ne sana hissettirmeden… utanırım böyle gitmekten sensiz ölmek yakışmaz hiçbir yerime hiçbir üşümek hesabını veremez sisli bir uykuyu küllendirmeksizin ansızlık olmanın karların beyazlaşması annemdir benim saçlarımda kan kızıllığı asice bir ılıklığı taşırken buz tutmuş yollarda seni ararken sana bakmanın tadıyla çığ yüzü görmemiş kentlere çizdiğin çizgiyle uyuşmadı tamamım yarım yamalak çizilerde eksilmiş sorunsuzluk gibi gözlerime uymuyor şaşkınlığın “sen değilsin”i çizmekteyim aşırı hiçbir kuş saltanatı yırtmıyor artık gökyüzünü yağmurla lekelenmez ki hiçbir aşksızlık yorumsuzlaşıyorsun ve ağlamaklı gözlerin uyku sersemi ömrüme inat açtığın her kapıda bir bardak gözlerinin önüme dikilişi gibi yalnızca doğru ve erken ölmek yakışırdı dilimize sağ salim ulaşmak için aynalı ağacımızın en yüksek dallarına hangi kendini bilmezlik okşar ki yanaklarımızı bilinmez ki gökyüzü kitaplığımızdır bizim ayracı bulutlar ve gözlerine bakarım nerde kaldığımı anımsamak için gözlerinden izlerim bütün bir hayatı gözlerini kapamanla dinamitlenir büsbütünlüğüm kirpiklerin tel örgüleridir dış kapımın uyuman tutsaklığım soluk soluğa kurtulamamak gibi bir şey kalmamasından geriye bana bakmandan dosdoğru bakmandan yalnızca doğru ve erken ölümüm gibi sen susarsan mevsim de susar kış da biter benimse piç bir çağ solar dudaklarımda son bir sigara yakar elimde çantam sırtımda bavulum yollara güvenini kaybeder adımlarım sadece geçmişte dinlediğim ısrarlı şarkıları ister gözlerim akşam kuşları çatıları gözler ağlarını serer önüme hiç yaşanmamış bir birlikteliğe öykünmek işe yaramaz soytarılar gibi yalnızca doğru ve erken ölmemin gerekliliği gibi Kağan İşçen (c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir. |