DEĞİŞMEYEN DÜETLER
/kadın; ayna karşısında omuz başına baktı, geceliğinin askısını hafifçe indirip
…….. merhaba; bak masa aynı masa, hiç değişmedi, ölmeseydi barba kadehleri önlüğüne silerken, o da değişmeyecekti kapıdan girdiğimiz an da içeri, markasız ucuz şarabımızı getirecekti kekikli köfteler de atıldı ızgaraya, başka bir isteğiniz var mı diyecekti küçük tabaklardaki mezeler biraz tuz ister, ama tazedir gün yüzünden. duvarlar aynı duvar, hiç değişmedi, palet seslerinin frekans ayarında, bin fırtına üzerinde estirmese yelini prensesin mahzun gözlerinde, pehlivan hala arıyor olmaz mıydı gözlerini araya raptiyelenirdi başka figürler, tarihin penceresindeki zaptiyeler gibi Hayat mecmuası vadesini doldurup çekmeseydi elini, matbuat aleminden. sesler aynı ses, hiç değişmedi, her türkü kavgadan ve sevdadan ve acıdan ibaretmiş, doğarken öğrendik kısık sesle Orhan dönerken pikapta, kalın seslerimizle Ruhi Su söyledik en yabancı nefesleri kardeşten sayıp, can kulağımızdan el vererek dinledik berbat sarhoşluğunda bile öfkemizin, hiçbir plak kırılmadı ki orta yerinden. çiçekler aynı çiçek, hiç değişmedi, gözden çıkarılmış rakı bardağı, iki karanfil için su dolu yarı beline kadar dinlenmeden açmaya devam ediyor renkleri, sanki her mevsim aynı bahar onlar kendilerine gelip açılıncaya kadar hiç boş yer kalmaz, hepsi dolar bakma sen örtünün üzerine dökülmüş tohumlarına, saat daha çok erken. kapılar aynı kapı, hiç değişmedi, dün nasıl bir şövalyenin kılıcı delmemişse kilit yerinden, bugün de öyle ne kadar varsa orman kokusu, yok edildikleri dışardan kaçarak içeriye doluyorlarsa yüreklerimize gene yeşil ve gene gölgeli ve ıslak renkleriyle kapılar her ağacın altı gibidir sığındığımız, saçların yüzümde gezerken. haydi bir daha merhaba; ben aynı ben, inan hiç değişmedim, bıyıklarım kaytana zaten hiç dönmedi, o zamanda briyantini sevmezdim hep bildiğin işte, ellerimde tütün kokusu, saçım sakalımda aynı haldeyim gene daldığım her dalgaya senin ismini yazar, kurumuş terinle sevişirim ben aynı ben işte, hangi uçurumun en ıssız yerinde yanıyorsa çoban ateşi. sen aynı sen misin, hiç değişmedin mi, önce yüreğin, gözlerin, ellerin ama hiç öpmedim ki seni ben omuz başından o kadar da uykusuz kaldık, rotasız ay ışığı yollarında kaçarken sabahlardan sen neredesin ben hiç vazgeçmedim, bir imza gibi attığımız o adımlardan bekliyorum şimdi, üzerime öyle çökmüş bir ateş, dayanılmaz sancılar gibi. …….. heyecanı telaş olup saklanırken yüreğine, fısıldadı en bilinen sesiyle….. öp hadi/ Cevat Çeştepe |
önce yüreğin, gözlerin, ellerin ama hiç öpmedim ki seni ben omuz başından
o kadar da uykusuz kaldık, rotasız ay ışığı yollarında kaçarken sabahlardan
sen neredesin ben hiç vazgeçmedim, bir imza gibi attığımız o adımlardan
bekliyorum şimdi, üzerime öyle çökmüş bir ateş, dayanılmaz sancılar gibi.
huzur bulduğum sayfanızda ve satırlarınızdayım,,gökyüzüne açılan pencerede yıldızlar dans ediyor..