ASLAN YANDIĞI YERDEN BELLİ OLUR‘’ASLAN YANDIĞI YERDEN BELLİ OLUR’’ ne zamanki insanlar sığamayacakları bir dünyada yaşadıklarını hissetseler kimsenin garanti veremediği kimi zamanların daha iyisinde yarını için dünü ve bu günü feda edenlerle kesilen parmağın sallanan bedenin ‘’acili’’ belli şeyler gibi yaşamı ciddiye almayanların ‘’’biz zamanında ölmüşüzünü’’’ hatırlatırlar oysaki bırakmadan kendini bilmediği şeylere aldatmadan kendini, bendini değerlerini, diğerlerini hangisi doğrusundaysa ortasından tuttuğu yaşamın ve verilen anlamın, kolay günlerinin lahavle’sini benden sonra bir fidan diker gibi, karton kentlere bastıkları toprağı, yaptıkları işi evinin önünde, yanında ve içinde ambarı olmayan hatta buğdayı zor bulan insanlarımızı belediye otobüsünde oturabileceği bir koltuğu arayan öğrenci görünüşlü bir kızı kaşları çatılmış bir okul müdürü gibi olmadan nasıl anlatabilirim oysaki eylül ayıydı bacalardan çıkan dumanları gördüğümüzde —bir çağı yargılamak için ihtiyacımız olan kitapların- dumanıydı, isiydi, külüydü, uçan havaya sabahları; insanları, rahatsız ediyor gerekçesiyle kentteki tüm horozları kestirenleri de görmüştük esnafların, dükkânlarının önüne sandalye koymalarını yasaklatanları da ve en büyük zevki! gözetim altında olanları hayrol vaziyetine getirtmek olanlarıda oysaki son görünen onlardı yalnızlık çocukları kendilerine büyük insanız diyenlerin zayıf tarafı -sonun baştan belli olması gibi- ölmeden önce gömülenler bırakırlarken kendilerini özgürlük ülkesine azbuçukta olsa üçbuçukta olsa küçük bir cümle olarak evham rengi dualara düşen sembolik ihtiyaç bekçileriydiler ve kopuyorlardı inceldikleri yerden ama elbette söylemek gerekiyor sırası gelmişken iyi boyunca kısaltılan en öndeki saf’ı yangınlı bir gecede yanlı ve yaralı kartaneleri olup ta isimsizlere sunulanları cesur olan korumasız masallarda gülüyorlardı destana düşenlere rüzgar adımlılara gemici düğümünü çözen dostlardan toplanıp gelmiş bir selam gibi … kenan can yoldaşlar |