0
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
35
Okunma
Ben bu şiiri
kullanım süresi dolmuş bir organ bağışı kartının arkasına yazıyorum.
Kalbim kabul edilmemiş.
Böbreklerim fazla hatıralı.
Ruhum zaten sistemde görünmüyor.
Hastanelerin bodrum katında
bekleyen duygular vardır, bilirsin,
etiketli, soğuk,
kimliksiz.
Ben onlardan biriyim.
Üzerimde tarih var:
bir gün işe yararım.
Hemşireler geçiyor yanımdan
elleri çay kokuyor,
yorgunlukları çocukluğuma benziyor.
Kimse “bu da yaşamak ister miydi?” diye sormuyor.
Zaten yaşamak
soruyla başlamıyor artık.
Bir doktor var,
geceleri aynaya bakamıyor.
Kalbimi eline alıyor
ve diyor ki:
“Bu çok sevmiş.”
Bunu bir hastalık gibi söylüyor.
Dosyaya kırmızı kalemle not düşüyorlar:
Aşırı duygulanım.
Oysa ben
birine verilmek isterdim.
İçimdeki çatlaktan
başka birinin sabahına akmak.
Bir yabancının göğsünde
ilk defa işe yarar olmak.
Ama reddedildim.
Çünkü bu kalp
çok hatırlıyor.
Çünkü bu kalp
unutmayı öğrenememiş.
Ve bazı organlar
fazla insan olduğu için nakledilmiyor.
Şimdi bir çekmecedeyim.
Üzerimde metalik bir sessizlik.
Yanımda
hiç sevilmemiş bir akciğer,
yarım kalmış bir çocukluk,
ve dua etmeyi unutmuş bir karaciğer var.
Bizi kimse almayacak.
Ama geceleri
dolap kendi kendine açılıyor.
Ve biz
birbirimize fısıldıyoruz:
“Yaşamak buydu belki de.
Kimseye uymayacak kadar
kendin kalmak.”
Sabah olunca
ışıklar yanıyor,
etiketim okunuyor,
çekmece kapanıyor.
Ben kapanıyorum.
Ama şiir kalıyor.
Çünkü bazı kalpler
ancak yazıda atabiliyor.
5.0
100% (4)