0
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
31
Okunma
Taşı kaldırıyorum,
taş benden ağır değil aslında,
beni ağırlaştıran
adımın olmaması.
Güneş her sabah
aynı yerimden vuruyor sırtıma,
sanki özellikle seçiyor
en eski yaramı.
Firavunun gölgesi geçiyor üstümden,
ben gölge olmayı çoktan öğrenmişim.
Annemin sesi yok burada,
çünkü sesler çabuk kırılıyor bu şantiyede.
Bir çocukluğum vardı,
Nil’e düşmüş bir bakır tas gibi
dibi görünmüyor artık.
Ellerim…
ellerim benden önce yaşlandı.
Taşa sürttükçe
kendimden ufalanıyorum.
Bir parçam her blokta kalıyor,
piramit yükseldikçe
ben eksiliyorum.
Gece olunca
yıldızlar sayım yapıyor,
beni yazmıyorlar listeye.
Tanrılar yukarıda düzen kurarken
ben aşağıda
dizlerimi düzeltiyorum hayata.
Bazen düşünüyorum:
ölünce ruhum da mı çalışacak?
Öteki dünyada da
taş mı taşıyacağım
firavunun sessizliği için?
Ama yine de
bir umut saklıyorum ağzımın kenarında,
kimse görmesin diye yutuyorum.
Belki bir gün
bu taşlar yorulur da
ben dinlenirim.
Eğer bir gün
bu piramidin içinden
bir ses sızarsa,
bil ki o
benim adım olmayan adım.
5.0
100% (2)