7
Yorum
21
Beğeni
0,0
Puan
351
Okunma

Hele dağlarımın dumanı
Gurbetimin boranı
Ben burada kimsesiz bir kemanım
Kendi tellerimde seni inlerken ..
Bir ağaç kovuğunda rüzgarı emzirir gibi
Gecenin en kör yerinde kaderin kitabesini
Parmak uçlarıyla d’okur gibi sevdim seni
Sesim uçurumlardan düşerken
Tutunduğum o son kök parçası gibi
Kuşatılmış bir kentin son ekmeğini bölüşürken
Tüfeğin soğuk demirine yanağını yaslamış
Yorgun bir militanın uykusu gibi sevdim
Aramızda tel örgüler, mayın tarlaları
Ölümle burun buruna bir yolu yürür gibi
Değişen bir şey yok
Yine o kanlı gömlekler
Yine göğsümüzü dağlayan o keskin sızı
Yine o ıslak barikatlar
Genzimizi yakan barut kokusu
Üstümüze boca edilen zifiri karanlık
Vuruldukça göğsümüzde açılan o gül bahçesi
Ağlamayı ertelerken
Namluyu çiçeklerle bezeyen
Mermilerin yerine sözcükleri
Yüreklere eker gibi sevdim
Sevdim seni baskın yemiş bir şafakta
Uykusuz ve hırçın
Güneşin henüz doğmadığı sarp geçitlerde
Mataramdaki son yudum suyu saklar gibi
Yaralı bir gerillanın kanayan omzuna
Şifalı otlar basar gibi sevdim
Seni bir ihtilalin en gözde sabahında
Yasaklı bir bildiriyi dağıtarak
Korkunun duvarlarını tek tek yıkar gibi
En doğru kelimeyi seçerek
Yanlış anlaşılırsa ölünür bilerek
Kavgada en önde
Acıyı bayrak taşır gibi sevdim
Sorgu odalarında kırılsa da sesim
Yüreğimin atışını marşlara dökerek
İşkenceyi bir gülüşle boğar gibi sevdim seni
...