-Başlıksız-
’kendi kendine dönüyordu arkın başında değirmen taşları..ocak körlendi adam uyudu..zemheriden beri hiç uyanmadı..’
yanında kartalların çapraz ayaklı mermileri sedeften sedeften .......mühletine ...............mekân düşüren doksan üç harbinden kalma yüreklerin yalnızlık korkusu mu? kan kurusu kopçalar kemik başlarından köstekler saatler ve boyunlar zincirlerinden koparılmış eşkiya halkası, şafak yüzlü çocukların bileklerinde kıvrılmış kıvrılmış gövdelerin sureti akan suların dipleri pasmı tutar yorgunluktan mı solar gece yarılarından sonra yani bir gecenin geçinden ........sabahlara ...................kadar dokunmuş bilek sallamalarımızda çivitsiz mermerşahi. heybelerin saçaklı düğümleri yel mi tutar bulut mu çarpar kısrak sırtlarında kolan uçlarında içinde hangi zamanların ahı saklı, hangi zamanların paslı suları. kurşun delikleri tırmanır bacaklarımda yer değiştirmesi gibi sancıların kalbim kendini rehin bırakmış içimin deryasına. geldim dayandım su arkının taştan .......topraktan ................sığırkuyruklarının kadife yapraklarına, terim delindi acılarım kirlendi dudak izlerim eksildi öfkem kendini rehin bıraktı içimim deryasına, seninle katran parçaları getirdik ocak başlarına kurşun döker gibi, ceylâni şafak yüzlü çocukların alınlarına, kar çukurları bulduk sabaha karşı gövdelerimizde kat yerlerinden çözdük duvarları taşları bir bir kaldırdık ve gelinlik ateşlerini külleri altında yanan hayvani kılıçlar gibi bulduk kirlerimiz gün boyu sıyrıldı kabuklarından. etleri kekik kokan sığır derilerini çatallı çınarlarda gerdik paylaştık aramızda güney yamaçlarının fatmagüllerini ince geniş yapraklarıyla paylaştık. yel çıktı kaynak sularında beklettik ıhlamur dallarını tel tel çözüldü ıslak ve kaygan dalların ince derileri kalın urganlar büktük indik gövdemizde kar çukurlarına kanayan çıbanlar çıktı yel değdikçe sırtlarımıza, deler geçer kaynak sularını şavki kaya parçalarında ısırgan otları çobanaldatan kuşları yılan oyuklarında kertenkeleler deler geçer yüzlerimizde çil tanaleri. dağlara her bakışımızda seninle kendi taşlarını ve sularını doğuran kuyular kazdık, dişetlerimiz kireç yanıklarından parçalandı, kendimizi bulduk seviştiğimiz her taşın arasında keçilerimiz akşam dönüşlerinde dağıldı izleri .....memelerindeki sütleri ........ve alınlarındaki akıtmaları ..............küflendi incir gölgelerinde, dağ yamaçları yavrum bebek yüzlerinde kuytuların sonudur, yanan suyun ateşidir gökten mavi balkonlarda, geç gelen vakitlerin son güneşi ışığın köklerinden sandıklarda kalmış kundak bezlerinden yani doğmak bilmeyen çocukların patiskalardan biçilmiş dikişsiz kefenleri, içmişler akrepler bu gecenin kirlerini. kendi kendine dönüyordu arkın başında değirmen taşları ocak körlendi adam uyudu zemheriden beri hiç uyanmadı.. |