-Başlıksız-
’ akdeniz kıyılarında kavga olsa barışı bir zeytin dalı yaratır.. bütün akdeniz çocuklarının gözbebekleri zeytin tanelerinden yapılmıştır..zeytin yağı tabaklarımızda erimiş güneş gibi durmaktadır..’
sedefi kentin bodrumlarında kalmış şekilsiz bebek yüzleri solukları elden kırbaçlara dizilmiş süt, doğuran bir solucan gibi çoğalıyor duvar taşlarının serin damarlarından paslı sular ........kanı doğudan .................getirsin arık yosunlar küflenecek tatil günleri. tatil günleri sedefi kentin bodrumlarında yaprakları damarsız ..........dalları örümcekli .................dört yanı bulutsuz bir ardıç ağacının kökleridir, telefonların kirazların mektupların hastaların ve sevdaların birbirine karışmadığı tatil günleri böyle karanlık diplerini tutanaklara yazıyorsak şafak yüzlü çocukları bulamayışımızdandır. anlatımın sonu yok dedi karım, kurtar şiirini bodrum katlarından yağmur bile ışığı gökten parçalayarak indirir yansın diye karanlıkların gözbebekleri ve yıkılmış duvar diplerinde kalan çocuk ölülerinden parmak irisi kurtlar dirilir taze gövdelerini parçalamak için sen artık acının veznesinden vaktinde ödenmiş bonolar gibi kurtar kendini bak şafak yüzlü çocukların yüreklerinde hayat.. çürümüş safran yapraklarını döken şafak yüzlü çocukların alınlarında ırmaklar .......incedir .............uzundur saçlar gibi altın suyunda eritilmiş deniz diplerinde karanlık yalnızlıkların yosundan paslarını delip geçen delip geçen safran köklerini ateş gözlü kız balıkları. birden bodrum katları kente dönüştü Giritli bir balık pullarındaki zakkum nakışlardan baharda çatlayan yumurtalarını tek tek ve ayışığını Ölüdeniz’de iki saplı Mısır testilerine dolmuş eski kadınların gümüşten yüreklerine bıraktı, cumartesiydi ve pazara bir yıl vardı, hangi pazara hangi zerdeçal suyuna ucuz pazarların tahta çanaklardaki zerdeçal suyuna. Likya mezarlarında yağmur sularında mayalanmış korkular vardır sedefi kentin camlarında soyunan bir adamotu gün batınca ..........keçilerin yaladığı ........................bacaklarındaki tuzları, parmakları dişlerine takılmış zenci çocuk heykelinden bir adamotu! yılanlı kapıları örten dalları vardı bir yanı mavi dalları yapraksız bulutsuz kökleri kalyonların sıcak sulara bıraktığı cam parçalarından damarları deniz kızlarının parmaklarından bir yanı gümüşten ekmekten bakırdan kırık testilerden zerdeçal suyundan sokak satıcılarından safran sarısından buğday ölçeklerinden memeli balıklardan martı ölülerinden Gökoava’dan şafak yüzlü çocuklardan güneştendi bir yanı ağaçların. şafak yüzlüdür akdeniz’in bütün çocukları dünyanın bütün çocukları şafak yüzlü! yastıklarda sıcak lekeleri dalda Maraşlı Artin ustanın çanı ben böyle çan görmedim kaç çeşit tunçtan ...kemikten ..........bakırdan ..........zeytin dalından .......................bulutlardan .........................Selanik toprağından .........................................Asur ölülerinden ............................................Atinalı bir kadının kafatasından dilleri bunca zamanda küle dönmüş akrep dillerinden ısırgan otlarına dönmüş külle çan dilleri, tuzun çoğrafyası kunduz derisinden aynalar içinde Süryani gövdelerinde parçalanmış deniz milleri. şafak yüzlü çocukların yüreklerinde hayat, akdeniz tuzunda delirmiş balıkların sabah hüzünleridir; belimize dolanmış ipekten sultan keselerinde Drama mapusanesi yağmursuz gecelerde sarnıçlardan kalkan kuş sesleridir, demgahların çay bardaklarında mayalanmış mor salkımların güneş lekeleri. akdeniz kıyılarında kavga olsa barışı ....şafak yüzlü çocukların ...........yüreklerinde açan .................bir zeytin dalı yaratır, bütün akdeniz çocuklarının gözbebekleri zeytin tanelerinden yapılmıştır, zeytin yağı tabaklarımızda erimiş güneş gibi durmaktadır |