bir yenilginin önsözü
bir yenilginin önsözünde kül yüzlü suretler barındırıyor doğlu hüznüm. ecelkuşu yakıyor gözlerimi/terkediyor sokaklar çocukları..
trajedi.. İkarus’un kanatlarında yaşıyorum girift dehlizlerine düşüyorum binlerce yıldır kayboluyorum yolu yok. senin suretin siliniyor kırçıl denizlerinde kadırgaların ne çok çocuktuk.. ceplerimizde bilyelerimiz şehri keşfe çıktık. bilyelere benzemiyordu dünya/ yok oluşun derinlikli sınırlarında hüzne: ’merhaba’ dedik demesine fakat tükettik kendi mevsimlerimizi şimdi mevsimsiz, aşksız ve yolsuz kaldık. ne çok çocuktuk.. demirleri pas tutmuş ahşap kapılarda kendi şiirimizi arayıp durduk. bütün kapı aralıklarından yarattığımız düşsel dünyalar kulağımıza hep gerçek olduklarını fısıldadılar. irkildik.. ve zamanın pençesine yakalanan kırlangıçların kanatlarında ne çok: sürüldük.. demirden sürgülü bütün kapılardan geceyi yoksul koyunlarında ağırlayan ağır kadınlarda eşiksel yalnızlık. dedikodu büyürdü adı konuşmamış sokaklarda bir yenilgiyi dillendirir gibi, çocuklar kendi başlarına terkedilmiş büyürdü. kendi evimizin haymalıklarında üzüm ve şarap kokusu büyürdük.. ambarlarında buğday esmerliği/annemin buruk gülüşü/esirgeyen ve bağışlayan.. ne çok çocuktuk.. uyaksız bütün şarkıların ve türkülerin yüzüne tükürdük. türkiye posta teşkilatı pulları basılmamıştı henüz bu işlerde yeniydik yenildik.. ocak üstüne sürülmüş sularımız hiç ısınmadı demek ölmek için çocuktuk annemin annesi.. sivilceli yüzler çağında değildik. ne çok çocuktuk.. saman çöpüyle kıçlarından şişirilmiş kurbağaların taşa bıaktıkları çın sesleriyle öldük.. ve ben bu şiiri yazarken bozuk suratlı sıska adamlar bütün köşebaşlarını tutmuşlardır şimdi illegal düşler edindim bahçemizdeki dut ağacından ve ben bu şiiri yazarken bozuk suratlı sıska adamlar ne çok çocuktum.. Mustafa Koç |