0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
52
Okunma
Kim demiş sarhoşluk kötü diye,
ben her şeyimi ayıkken kaybettim.
Aklım başımdaydı, kalbim yerinde…
ama içim darmadağın, ruhum paramparça.
Sarhoşken unutur insan,
ben ayıkken ezberledim acıyı.
Her nefesim yanık, her gecem hesap sorma.
Kendime, onca sevdaya, onca susuşa…
Bu saatten sonra mutluluk beklemem ben,
ölüm kadar sessiz, soğuk bir ömrüm var.
Gülmemek artık bir tercih değil,
bir yas biçimi oldu bana.
Ben ayıkken yandım…
Şimdi içiyorum, belki biraz unuturum diye —
ama senin yokluğuna hiçbir içki yetmiyor.
Zaman geçiyor ama ben geçemiyorum.
Adımlarım hep o gecede takılı kalıyor,
senin sustuğun, benim yıkıldığım yerde.
Bir boşluk taşıyorum içimde,
üzerinde çiçek değil, sessizlik var…
Her sabah yeniden gömüyorum hatıralarını,
ama o boşluğu hep ellerimle kazıyorum tekrar.
İnsan ölmeden de ölüyormuş meğer,
ben bunu sende öğrendim.
Gözlerim açık, kalbim kapalı artık —
yaşar gibi görünen bir eksiklikle nefes alıyorum.
Mutluluk mu dedin?
O, benden çoktan gitti.
İçimde bile üşüyor şimdi,
senin adın geçince…
Ben, sessizliğin koynunda kayboldum.
Ne toprak sardı beni, ne rüzgar dağıttı.
Sustum; çünkü konuşmak bile yük oldu omuzlarıma.
Her kelime, acıyı biraz daha derinleştirdi;
her nefes, bir adım daha uzaklaştırdı beni kendimden.
Ayıkken yandım, sarhoşluksa belki bir sığınaktı,
ama ben sığınak aramadan düşmek zorunda kaldım.
Her düşüşümde biraz daha sustum, biraz daha eksildim,
ve sonunda kayboldum; yok oldum.
Kendi içime gömüldüm derin bir karanlığa,
o kadar derin ki, ışık bile ulaşamıyor.
Hatıralarım orada çürüdü,
umutlarım ise savruldu rüzgâra.
Artık ne gözlerim arıyor, ne kalbim bekliyor,
çünkü öğrendim; bazı kayıplar geri gelmez.
Ben sessizce öldüm,
ve bu ölüm, en büyük yalnızlığım oldu.
Yokum artık…
Çünkü ben,
sessizce,
öldüm.