şafak yüzlü dört çocuk
Aralıktı
Cumartesiydi karanlık gecenin kenarındaydı Polatlı garında şafak yüzlü dört çocuk geçen tren ışıkları patlıyor yüreklerinde yüzleri camdandı aynadan sırçadan dökülmüş gümüştendi resimleri yakalarında soğuklar ölmüştü nasıl söylersek söyleyelim güzel oluyordu bulutsuz geceleri kan tutardı duvarlar kadifedendi biçilmiş bakırdan uzun gündüzler çizerdik akasya yapraklarına küçük kent sürgünüydük denizler uzaktı gökler yakın gün olur başaklar içimizde boy atardı saksılar delinirdi yaban otlarından binsek geçen trenlerin birine uyumuş olurdu koridorlarında toros karları gövdelerini koca gözleriyle örterek tünelleri Güney ekspresiyle geçerdi kartallar Dersim bir çocuğun saçlarında kururdu korkularından belli vakitsiz uçan kuşlara dönsek yağmur bulutlarında ıslanırdık rüzgâr yoktu gar depolarında ağırlıksız uyuyordu yalnızlıktan parçalanmış taşlar vardır kuytularda çiçekler yeşil kadifeden biçilmiş yaprakları karanlık gecenin kenarındaydı cumartesiydi şafak yüzlü dört çocuk Aralıktı aynasız odalar gibi sessiz cumartesiydi yarım kalmış çay bardakları kendi soluklarımızda buğulanırdı gözlerimiz yanaklarımıza çığ düşerdi kül bulutlarından çocuklar diyorum bilsem hangi trende daha uzun yaşarım yüreğimde kalan ayak izlerinizle batıya giden trenler daha uzundur dürüm edilmiş yorganlar küllenmiş kunduz derileri suları kurşundandı kulbunda peygamber çiçekleri dallanmış dallanmış paslı antep yellerinde karanlık gecenin kenarındaydı dört yanım çoçuktu aralıktı ben trendeydim. |
"geçen tren ışıkları patlıyorDU yüreklerinde"
ben de olsam, beyaz kurdeleyi esirgemezdim..
sevgim kalsın.