3
Yorum
36
Beğeni
4,6
Puan
225
Okunma
Bütün saatler kendini öldürdü.
Şimdi zamanın cesediyle uyuyoruz.
Her köşe, bir ölü bedenin altına saklanmış,
Ve gecelerin kulaklarında suskun çığlıklar var.
Görkemli meydanlar yıkılmış,
İçinde binlerce çocuğun öldüğü hayalet şehirlerde,
Yetim düşmüş heykellere yeni isimler uyduruyor,
Ruhsuz belediye başkanları.
Sırtında eski bir günah taşıyan çocuk,
Şehrin yasaklı caddelerinde saklambaç oynuyor,
Ama kimse onu bulamıyor.
Çünkü o, bir kayboluşun ismi,
Bir varoluşun yitip giden hatırası.
Denizin ortasında unutulmuş sandal gibi,
Bir adam, kendi ismini hatırlamaya çalışıyor.
Ama dilinin ucundaki geçmiş, çoktan paslanmış,
Ve yıllar, ayak izlerini silmiş kumsaldaki dalgalar gibi.
Yüzüyor, boşluklarda kayboluyor.
Kaldırım taşlarında kanı donmuş bir devrim yatıyor,
Ve bizi izliyor , duvarlara fısıldayan hayaletler.
Her adımda birer sırra dönüşen ölüler gibi,
Terk edilmiş zamanların yankıları arasında.
Şehir, kocaman bir mezar gibi,
Ve her yeni gece.
Geçmişin gövdesinde yeni yaralar açılıyor.
Geceleri, bir kadının hayaleti,
İçinde kaybolmuş bir çığlıkla,
Oradan oraya savruluyor.
Yalnızca yıldızlar,
Her adımda ölmemiş bir zaman parçası bırakıyor.
Her biri bir suçlu,
Ve her biri, beklediği ölümden korkuyor.
Şehri terk ediyorum,
Ayaklarım çıplak,
Her adımda, geçmişin kırıkları batıyor.
Ruhum kaybolmuş,
Gözlerim sonsuz bir boşlukta.
Bir zamanlar burada olan her şey,
Şimdi sadece bir hayal gibi.
Ve o hayalin içinde kayboluyorum.
5.0
83% (10)
4.0
8% (1)
1.0
8% (1)