Bana
gülümsemek ister misin, Tanrı’nın kulu?
Yıldızlar söndü, sabahın rengi hüsran,
Gerçek mi, hayal mi, bir rüyanın yolu,
Yavaşça kayar gözlerinden
zaman.
Bir bakışta kırılır her şey, ne de olsa,
Kör eden bir ışık mı, yoksa gerçek mi bu?
Sonsuzluk içinde kaybolan, gizli bir yol,
O yolda ilerleyen, sen, ben, o, biz, mu?
Gülümsemek ister misin, ama kimseye değil,
Bir yansıma var, ta derinlikten yankı,
Toprağa düşen yaprak mı, rüzgar mı sevil,
Ya da ölüler mi kaldı geriye bir tek haklı?
Görünmeyen bir oyun, hepimiz içinde,
Hiç kimse görmeden, hep bir adım daha,
Öylesine gözlerde bir ışık, bir gizem,
İronik bir gerçek, felsefi bir daha.
Gülümsemek ister misin, Tanrı’nın kulu?
Fakat
gülümsemen, bir soru, bir cevapsız,
Bir kuyuya düşmek de bir anlam değil,
Bir
gülüş, ya da bir boşluk, kim bilir, belki az.