Sen Ve Meşe Közünde KahveRüzgar uyudu Sustu cırcır böceklerinin sesi Gecenin esmerliğine buhar üflerken nefesim Sönmek üzere olan ateşe bir iki odun atıp Usulca süzüldüm İki kişilik diye alıp, hep tek kişilik kullandığım Kamp çadırına… Irmağın şıpırtısı ve ateşin çıtırtısını kendime ninni yapıp Uyku tulumunun sıcaklığında, tam deliksiz bir uykuya hazırlanmıştım ki Birden… Kalabalık bir orkestra gibi coştu çekirge sesleri ve kurbağaların vaveylası Sanki kız meselesi yüzünden İki mahalle birbiri ile kavgaya tutuştu Anlaşılan bu gece bana uyku haram Yavuklusuna kaçan bir kız gibi bohçasını alıp kaçtı uykum Söylenerek çıktım kamp çadırının ıssızlığından Bir kahve ziyafetine hazırladım kendimi Bakır cezve buluşunca ateşin közü ile Efsunlu bir kahve kokusu yayıldı ormanın derinlerine Doğum günümde hediye ettiğin kuksa bardaktan bir fırt kahve yudumladım Yüzün geldi gözlerimin önüne Dokunmaya kıyamadığım, bakmaya doyamadığım yüzün Bir yüz görümlüğü görebilmek için Azrail’le pazarlığa oturduğum, kız oğlan kız yüzün Sahibinin mezarına gelen sadık köpekler gibi usulca kıvrıldım Senli anıların kollarına O tılsımlı yangın öyküsünde sen mi beni yaktın yoksa ben mi seni tutuşturdum Bilmiyorum Bildiğim zemheride çiçeğe durmuş Kardelenler gibi kardan fışkırmıştık Şimdi ikimizde el olmuş, alkışlar içinde ellerin olmuşken Seni ve meşe közünde kahveyi hâlâ çok sevsem de O dağ senin, bu dağ benim Gezmiyorum artık dağlarda Aşk, oynak bir tavşan gibi zıplasa da içimin bozkırında Gez, göz, arpacık Sonuç hep karavana Acemi avcılar gibi bile bile ıskalıyorum aşkı Sensiz, aşk bile palavra |
Yavuklusuna kaçan bir kız gibi bohçasını alıp kaçtı uykum
Söylenerek çıktım kamp çadırının ıssızlığından
Bir kahve ziyafetine hazırladım kendimi
Bakır cezve buluşunca ateşin közü ile
Efsunlu bir kahve kokusu yayıldı ormanın derinlerine
Yürek sesinizi beğeniyle okudum.
Gönlünüz huzurlu kaleminiz daim olsun