KOLAYI ISKALAMAK
Silsileleriyle okuyup hatmedilen tarih
Hangi dersleri çıkardığımızı soracak Habil ile Kabil`den bu yana süregelen Şu benlerin harlı ateşi hep mi yanacak? Oysa ne denli de maliyetsizdi, kolaydı Sadece kabullenmekti mesele farklılığı İnsanlar kendi içlerinde bile kavgalıydı Nasıl ve niçinler keşke sorgulansaydı. Bir güvercin öznesinde imgelene barış Yeryüzünün hangi sığ karesinde saklıdır İlle de binlerce metre derinden çıkarmak Ona vermek için hayatı, tüm beşere Mesele semanın katlarını aşmak mıdır? Mavi ve yeşilin uyumundan doğan hazza bir bakın Haydi siz de yüzünüze kocaman tebessüm takın Nasıl da şırıldayarak melodisinde derenin uyunur Huzurun, esenliğin, güvenliğinde hissin budur. Niçin olalım ki tedirgin, ürkek ve hatta çaresiz Koskoca dünyanın nimetleri midir yetersiz? Biri için gerekenleri diğerleri için de düşünürsek Kinden, kandan, göz yaşından da silkinirsek Bir başka doğuşu olmaz mı şafakların güne Biz olabilmenin esasını içe sindirebilsek. Kırmızı bayrağa yakışır, güle, börtü , çiçeğe Masumlardan akan kanın, faydası sorarım kime Yağsın rahmetiye gökten yağmur, dolu, insin sis Ölsün hem de ebeden içimizde o habis Niçin düşsün semadan yere mermi, füzeler Bini bire indirgemek aklı değil midir bu Hep sözde kalıyor o güzelim barış vurgusu. Hayalleri sökün edip koparak, yokluğun Giderek artacak şekilde kinin, yalanın Değerce yıkıma uğramaların nedeniydi Hasım olmak varken beslenen hasımlığın Kimseler suçlamamalı diğerini, masumca Takvimler değişse de halen kandır akar ya. Ölsün daha büyük kazançlar, kibir yıkılsın Kaprisiyle gezinen özneler mezarsız kalsın Biz olabilmeye ne veya kimlerse engel Yakın isen koy mesafeni onlara, dön gel. Bir tekamül silsilesinde elbet ölümler var Vakti gelince dünyaya vedalaşmadır adı Barış iken hüküm süren babalar giderler önde Oysa oğulları öndedir savaşta, bak ki talihe. Hiçbir çocuk hak etmiyor o cüssesinde Kimselerin kaldıramayacağı tarifsiz acıyı Kendine insan diyebilenler varsa eğer Şiar edinmeli hem de cüretle barışa çığlığı. Oğuzhan KÜLTE |