Küçük Çırak ve Usta
NOT: Belli bir dönem toplumsal yönü ağırlıklı kültürel değişimler ve toplumsal çatışmaları konu alan şiirlerle burada olacağım...Onun için çok çiçek böcek gibi şiirler bulamayabilirsiniz selam saygı ve muhabbetlerimle...
Soğuk bir sabahtı, rüzgar keskin ve sertti, Küçük çırak yürüyordu, elleri titrek. Montu ince, ayakkabısı delik, Kalbinde bir umut, gözleri yaşlı... Annesi yoktu, babası terk etmişti, Nenesiyle kalmıştı, hayatta böyle yetmişti. "Meslek edinsin" dedi ninesi dualarla, Ama kader hep sert, karşılıksız yaralarla.,, Kapıdan içeri girdi, usta yaklaşıyor, Bakışı soğuk, sözler bir balyoz gibi ağırdı. "Geç kaldın yine! Ne işe yararsın? El iş tutmaz, sadece ağlarsın!" Çırak başını eğdi, içini çekti, Sesi titredi ama yine de direndi. "Üzgünüm usta," dedi, "Ellerim dondu, rüzgar yüzüme vurdu." Usta kahkaha attı, buz gibi soğuk, "Bahanelerle dolu bir çocuksun, korkak! Biz böyle büyümedik, işi kalıcı öğren, Senin gibileri hiç anlamadık." Çırak gözünü kaldırdı, çekingen ama ağlamaklı, İçindeki acıyı açığa çıkarmak vardı niyetinde. "Usta" dedi, "Ben bir garip yetimim, Hayat beni dövdü, ama hala diriyim." "Annem beni dualarla bıraktı bu dünyaya, Babam gitti, beni bıraktı bir rüyaya. Nenemle büyüdüm, acıklı lığın tadını çıkardım, Ama hayatta kaldım, hayatta kalmaktı dileğim." Usta durdu, bir an için şaşırdı, Gözlerindeki üzüntü acıya karıştı. Ama gururu büyüktü, dili zehir, "Yine de çalışman gerek, yok başka çaren..!" Çırak iç çekti, çevreyi süzdü işe koyuldu, Ellerini donmuş demire vurdu. Ama bir yandan konuştu, kalbi saf ve açıktı, "Usta" dedi, "Hayat bazen çok karışık." "Siz sertsiniz, ben yufka yürekliyim, Ama öğrenmek isterim, bu yolum ne diyeyim. Eğer bana öğreteceksen sabırla, Ben o darbeye dayanabilirim hakkıyla..." Usta kaşlarını çattı, elindeki aleti bıraktı, "Sen bana ders mi veriyorsun, ey çocuk?" dedi. "Hayat acımasızdır, öğreneceksin, Kimse sana bedavadan göstermez bir yol." Çırak hafifçe, içinden, "Usta" dedi, "Biliyorum, bu dünya sert bir düzen. Ama bir çocuk yüreğiyle de büyüyebilir, Sevgiyle yoğrulursa, hayat da düzelebilir..." "Ben size kızmam, çünkü belki siz de, Acılarla büyüyüp bu günlere gelmişsiniz. Ama ben, size benzeyerek değil, Kendi yolumda yürümek isterim." Usta sustu, sözler düğümlendi, Bir an için kendini buldu bu derinlikte. Gençliği geldi önüne, ellerindeki nasır, Hayatında ölenlerin acısı sır gibi belirdi gözlerine... "Belki doğrusun" dedi sonunda, genellikle, "Ben de böyleydim, çok önceleri bir yerde. Ama zaman insanı yorar, oğlum, Acımasız hayat, bir odun gibi yüreği yontar..." Çırak başını salladı, gözleri doldu, "Usta" dedi, "Taş olmak zorunda mıyız biz? Nenem bana hep der ki dua et, Sevgiyle yaşarsan, hayat bir cennet." Usta sustu, inceledi derinden çocuğu, Bir an için titredi ellerindeki nasırlı çizgi. "Belki de haklısın, belki de yanılıyorum, Ama hep bunu yapıyorlar çocuğum, "dedi" Ve o günden sonra işler biraz değişti, Ustanın bakışı yumuşadı, kalbi sızladı biraz; Çırak ise hâlâ çalışıyordu, azimle, Ama içinde büyümüş bir sevgi deniziyle... Hayat ikisine de dersler verdi, Biri geçmişi, diğeri geleceği seyretti. Ve parçalar sonunda bir hakikate erdi, Kalpler sertleşmezse, hayat bir nimet... Küçük çırak büyüdü, usta ise değişti, İkisinin hikayesi bir ders gibi yayıldı. "Hayat," dedi usta bir gün, "İçindeki güzel sevgiyle, Acılar bile hayatı öğretir, yeter ki yüreğin hisli olsun..." Erol Kekeç/15.09.2024/Sancaktepe/İST |
insan okudum...
o yüreğe selamımla,
eyvallah.