Şahmaran ve Simurg’un Rüyası
Gecenin tozunda, bir masal kervanı,
Ne yıldız yorgun, ne ayın dermanı. Eski çağların gölgesinde büyü, Ne tanrılar icat olmuş, ne kılıç kuşanmış düşü. Şahmaran, yılanların şefkatiyle sarılı, Bir düş kurar; nehirler okyanusa varmalı. Saçlarından damlar ışık, çölleri vaha yapan, Kuyruğunda saklı sırlar, unutulmuş zamandan. Simurg ise kanatlarında taşıyor zamanı, Dağları aşarken, eskitiyor yamacını. Küllerinden yeniden doğarken, Aşkı da, özlemi de koyuyor hançerine. Bir yanda Hades’in karanlık tahtı, Diğer yanda Poseidon’un dalga saltanatı. Ama bu topraklar, bu gökler daha genç, Henüz kan dökülmemiş, henüz zulüm ermemiş. İki sevgili düşer bu masalın izine, Biri Şahmaran ile, diğeri Simurg peşine. Biri suyun sırrını taşır kalbinde, Diğeri ateşle sınanır her nefeste. Şahmaran fısıldar derin bir ezgiyle, “Müziği duyuyor musun, geçmişin tınısıyla?” Simurg kanat çırpar, “Her rüzgar bir hikaye taşır yoldaşlarına.” Dans eder düşler, ayak sesleriyle, Bir devinim yaratır, çöller yeşerir yine. Bir buluşmanın şarkısı, Bir ayrılığın yankısı. Göz göze gelirler, ufkun kıyısında, Bir kavuşma olur, kaderin yazısında. Ama bilirler, aşk da bir yolculuktur, Kavuşmak kadar, ayrılık da unutulmaz bir duraktır. Anka döner küllerinden, Bir sır bırakır geçmişin derinliğine. "Her varlık dönüşümde bulur özünü, Her aşk, yeniden doğar kendi küllerinde." Şahmaran’ın düşü ve Simurg’un yolculuğu, Birleşir bir masalda, sonsuzluğun uykusu. Ve o gece, ne tanrılar vardı, ne de savaş naraları, Sadece aşkın, özlemin ve sihrin ezgisi yankılanırdı. |