Adı Olmayan Şiirler - 35
Hudutsuz sevmelerim vardı
Dört duvara ve kırk merdivene sığan kelimelerle anlattım durdum Yarim baksa hecelerime BEN’i görür gülümserdi Ben baksam ona hecelere gömüp sonsuzluğumu Küllerimi savururdum Karadeniz’e Sığmaya çalıştığım deryaların kabı kanatırken parmak uçlarımı Rahme düşen tohumun sancısını düğümlerdim boğazıma daha doğmadan biliyordum sancımın yıkacağı duvarları daha doğmadan görüyordum saçlarına dolanıp boğulduğum sabahları Lodosun çarptığı damlalar ile ıslanırken sol omuzum Yarin dudağında yanıp buharlaşan sevinçlerime yol veriyor kalbim Kaç kalmak biriktirdiysem içimde, her gitmek bir geceye düşen yıldız Her kalmak tanyerine aşkını siper eden güneş oluyor Ufuğa sürgün düşleri olan çocukların Çenesine bulaşan çikolatanın tadında doyuruyorum gözlerimi Kulağıma pelesenk olan şarkılara Kaptırıp gidiyor parmak uçlarım Her gitmek bir kuyrukluyıldız oluyor Ve her gitmek alacakaranlığa hizmet eden ışığın doğuşu oluyor Sevgili Işığın ve karanlığın hüküm sürmediği coğrafyalarda seviyorum seni Kaf dağına kanat çırpan Simurg’un Küllerinden yeniden doğan Zümrüdü Anka’nın Yola çıkış hikayesi oluyorum Vardığı yerde bulduğu SEN oluyorum Ve Anlıyorum ki Tüm gitmeler, kalmalar, uyanmalar, büyümeler Açlığıma atılan yumruklar Gülümseme sarılan şarkılar Tenime dolanan rüzgar SEN oluyorsun. Ben, en çok sana sus’uyorum Ben en çok sana sus oluyorum Ve Ben en çok sana sen ol’uyorum |