Heybesinde Hayat Taşıyanlar
Herkesin bir yükü var bu hayatta,
Kimisi kaderini sırtlanır usulca, Kimisi kederini saklar heybeye, Sanki bir gelecek bir gidişat saklıdır orada... İnsanın yükü, görülmeyen bir zincir, Ne zaman bitiyor, bilinmez bir emir. Heybeler dolup taşar acıyla, umutla, Yürek bir tarafta yanar, diğer tarafta donar... Heybeye kader yüklenir kimi zaman, Çocuk yaşta büyüyen ellerde, Bir dilim ekmeğe koşar minicik ayaklar, Hayaller, ufka bakan gözlerde saklanır... Kiminin yükü aşktır, vuslattır, Kimisinde bölünmeler, kiminde engellilik. Bir yürek, bin hikâye içinde taşınır, Ama kimse bilmez, görmez içinde derin sırlar barınır... Gün ısırır, geceler dolarken heybeye, Yorgun bir bedene eğilir; Kimi heybeye sevda koyar, kimi hüzün, kimisi de geçmişi sığdırır o daracık yüküne... Bir çocuk düşerse, Ayağında yırtılır ayakkabı, Ellerinde taşınır hayata ilk bakışlar, Bir gülüş kadar saf, ama bir ömür kadar ağır... O heybede ne yoktur ki; Bir lokma ekmek, yarım yamalak düşler, Anneden bir öpücük, babadan bir nasihat, Ama çoğu zaman koca bir sessizlik… Kader mi bu? Yoksa bir yanlış hesap mı insanlık adına? Çocukların heybelerine oyuncak doldurmalıydı, Acıyı değil, gülüşlerini taşımaları gerekirdi... Kadınların heybelerinde taşınan geçmişleri, Omuzlarına yığılan sessiz çığlıkları. Bir annenin duası, bir sevgilinin özlemi, Kadınların heybeleri hayatın tüm renklerini saklar... Kimi zaman beyaz bir mendil, Kimi zaman kara bir gece. Ama ne olursa olsun, kadının yükü hiç tükenmez... Heybesindeki yük ne kadar ağırsa, O kadar güçlüdür yüreği. Ve ne kadar güçlüyse o yürek, O kadar derin izler ardında kalır. Bir de erkekler vardır; Daha az konuşur ama daha çok taşır. Heybesine yüklediği umutlar, Bir gün gerçekleşir diye bekler... Kimi bir ev geçindirme telaşında, Kimi kendini bulma savaşında. Ama o savaşın sonunda hep aynı şey; Heybesiyle mezara giden bir adam var... Heybe ne kadar dolarsa, O kadar sessizleşir dil. Erkekler sonsuza dek derler ya, Oysa heybelerinde saklıdır gözyaşları... Hayat, heybemize ne koyarız bilmeyiz, Ama her fırsatta başka bir yük ekler. Bir gün umut verir, Ertesi gün hayal ederiz... Ama bilirim, En ağır heybe vicdandır. Çünkü vicdan, geçmişin hesabını taşır, Ve geleceğin doğumlarını sırtlanır... Kimisi rahat yaşar, heybesi biçimlenmiş, Kimisi kırık hayalleri sıkıştırır. Ama en güzel heybeler, Paylaşmayı bilenlerin sırtındadır... Bir gün gelir, heybemizi yere koyarız. O gün, yükler hafifler, yürek hafifler. Ama arkamıza baktığımızda, Heybemizle yazdığımız hikâyeyi görürüz... Bir çocuk sevinci eklenmişse heybenize, Bir dost gülüşü, bir anne duası, O zaman mümkün, boşuna taşımamışsınız. Ama kimse yoksa, O zaman bir kez daha düşünün, Bu heybe ne için taşındı bunca zamana kadar? Şimdi sen ey insan, Kendi heybene bak bir kere, Neler içine koydun, neler aldın dışarı? Ve bil ki, herkesin heybeye koyacağı bir şey vardır, Ama en değerlisi, kalpten gönülden koyduğundur... Bahadır Hataylı/22.11.2024/Sancaktepe/İST |
Himalayalarda yaşayan bir çocuk olarak okudum
ve sen kendi coğrafyanın inceliğini ve herkessin kabul etmediğini üstelik
bana gerçek diye dayatırken usta...
ha heybe!
kardeşimi,
annemi,
babamı,
doğayı,
kurt ve kuş ve böceği
seviyor ve kolluyorum
ve desene usta korkmam gereken daha ne var?
eyvallah.