0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
76
Okunma

Gittiğin günden beri
dünya yerinde duruyor sanıyorlar,
oysa ben
zamanın dışına düştüm.
Günler yürüyor,
ben bekliyorum...
Gurbet dediğin
bir şehir meselesi değil;
aynı bedende
iki ayrı yalnızlık yaşamakmış.
Sen benden gittin,
ben kendimden...
Aşk sandığımız şey
meğer sadece kalp işi değilmiş;
ruh da tutulurmuş,
ruh da yarım kalırmış.
Adını anmadığım gün
nefesim eksik,
sustuğum her an
içimde bir âlem yıkılırmış...
Denize bakıyorum,
dalga dalga geliyor yokluğun.
Her geri çekilişinde
bir duam sürükleniyor ardından.
Ben seni beklerken
deniz bile benden erken vazgeçiyor...
Hasret,
insanı olgunlaştıran bir ateşmiş.
Yakmadan öğretmezmiş.
Bir gün anladım:
Seni özlemek,
beni ben olmaktan çıkaran
en sadık imtihanmış...
Ölüm mü?
Korkmuyorum artık.
Çünkü senden ayrı yaşamak
zaten bir tür kıyamet.
Eğer bir buluşma varsa,
orası ölümden sonra ise
ben hazır bekliyorum...
Dünya geçici dediler,
inanmadım.
Sen gidince anladım:
Kalıcı olan sadece
yokluğun iz bırakan tarafıymış.
Eğer bir gün
aynı gökte buluşacaksak,
aynı hakikatte,
aynı sessizlikte…
Bil ki
ben seni
dünyada yarım,
ahirette tamam sevdim...
Ve şimdi
beklemek ibadet gibi,
susmak dua gibi.
Hasretimin menzili kıyamet
çünkü bu sevda
zamanla değil,
ebediyetle ölçülür...
Erol Kekeç/13.12.2025/Sancaktepe/İST