Hazan Rüzgarı
Bir sabah baktım, gökyüzü solmuş,
Toprak suskun, sararmış yapraklar düşüyor, Sükunetin koynunda, hüzün yüklü rüzgar, Dalgalanıyor sessizce, kırık bir ah yankısı var... Mevsim sonbahar, zamanın ağır adımları, Narın rengi artık karanlığa karışıyor; Keder dolu bir ezgi doluyor dudaklarıma, Ve o eski türküler, fısıldıyor içimde; Ayaz dokunmuş dallara, sessizlik örtüsü, Kışın soğuk nefesi yaklaşırken ürpertiyor, Bazen sessizlik, en gür ses olur kalpte, Bir mırıltı başlar, hüznün derinlerinde yankılanır; Geçmişin izleri sararmış toprakta, Her adımda hatıralar, gölge gibi peşimde; Sonsuz bir döngüde, mevsimlerin vedası, Kalbimde ince bir sızı, veda etmeyen bir acı; Bir kuş misali süzülür zaman, Rüzgarın esintisiyle yitip giden anılar, Uzaklarda bir yerlerde kaybolurken, Kahır değil mi bu, hazanın bize sunduğu? Her bir solgun yaprak, bir hikaye taşır, Ve her nefes, suskunluğun derinliklerine karışır. Gün gelir, unutulur belki tüm yaşananlar, Ama dudaklarda kalan mırıltı, hep kalır; Kışın soğuk adımı, kapıda beklerken, Güzün kollarında hüzünle dolu kalbim. Ayva sararmış, nar kızarmış değil artık, Zamanın acımasız elleri, bize hep aynı şarkıyı mırıldanır; Bir sonbahar türküsü, dilimde yarım kalmış, Mevsimlerin kavgasında kaybolmuş bir ezgi, Ve ben yine yürürken bu yolda sessizce, Hep aynı hüzünle başlar içimde bir türkü... Bahadır Hataylı/18.10.2024/16.45/Namazgah/İST |