Eprimiş sözcüklerGelen eylülle bi ilgisi yok anlatmak istediklerimin Pek beceremiyorum senden sonra hayal kurmayı Yuvadan düşmüş yavru kuşa say kalemimin beceriksizliğini! Öznesiz bir şiire başlamışım, hem de imlasız Hülasa bir hasretin gemileri yanaşmış müsvedde şiirlerimin limanına! Kırkikindi! Hem de bu mevsim! Ne diyebilirim ki Doğa anaya… Yüreğimde sevgiye dair habis bir açlık Son kadehimin dibine bir dip not düşüyorum Koyu kahveye boyuyorum rücu sözcüklerimi! Her akşam böyle olurum işte… Tambura bir bağlamada yolcum üşümüş türküsü çalar Cümle kapılarından kovulan ben, parantez içi komalara girerim! Akşamın serinliği mi gecenin karanlığımı? Safran sokağını sarmış içimin hüznü! Son yanılgıma bi bahane lazım şimdi! Koridor, koridor, ahhh o koridor Sarı ışıklar, mavi sandalyeler, saf tertemiz bir kucaklaşma… Aşk varsa; her dönüşü, cinayet mahalli değildir sevdalıya! Bazen devri düş olurmuş zaman, bazen de yeniden doğarmış İsa Çatlatırmış yumurtanın kabuğunu canım dediği bir varlık Müptezel diye yazılırmış ölümün adı!... Bilinmezmiş beyaz kefenlerde mavi ölümler *Gökten üç yıldız düşer; gerçek olurmuş tüm mecazlar! Yeni bir hikâyeye soyunurmuş rengârenk sözcükler, eprimiş kelimeler Ve süngüsü düşermiş aşkın Herkes biraz sen, ya da hiç kimse sen değilmişken Hava soğumaya başladı, farkında değilim En çok ben mi üşüyorum yoksa yalnızlığım mı? Bir Leyla hikâyesine iliştirip içimin ıssızlığını öylece sızıyorum... |