Karnımdaki S'imgeler
"bizi vuruyorlar"
zaten bizi hep vuruyorlar zaten hep bizi vuruyorlar bazen usta bıçak darbeleriyle bazen kendi kın’ını yaran kılıçtan keskin kelimelerle ezcümle "bizi vuruyorlar" bir turnasol kâğıdıyla ayrışmışız öz rengimizden incir kabuğunu doldurmayan su’ya sebep kavgalara tutuşmuşuz "orası senin burası benim" "sen biliyor musun ben kimim" oysa biz seninle /çok başka olabilirdik kutup yıldızını kendimize pusula yaparak şehrin en yüksek tepesine çıkıp samanyolundaki tüm s’imgeleri isimleriyle seslenmek suretiyle avcumuzun arasına sayabilirdik önümüze çıkan ilk araca atlayıp hiç bilmediğimiz bir ilçenin caddesinde sanki değerli birşeyimizi kaybetmişcesine sokak sokak çoğalabilirdik bir deniz kenarında öyle alelade bir banka oturup deminde bir bardak çayımızı yudumlarken top oynayan çocuklara karışabilir bin yıl süren bir muhabbetten sonra geceyi üzerimize örtebilirdik s’arımsı yeşil bir ateşböceği üzerine saatlerce konuştuktan sonra ortak bir karara varamasak da gözlerimizle birbirimize kahkahayı basıp günün sonunda yine el ele tutuşabilirdik oysa "bizi vuruyorlar" zaten bizi hep vuruyorlar zaten hep bizi vuruyorlar hep karnımızdan -karın ağrısıyla başlayan aşklarımızdan.. |
Dudağına bir sürü kelimeyi yığıpta, tam birşey demeye yeltenmeyeceksin gibi olursun da sus gelir ya, öylesi bi şiirdi.
Keşkeler de olmasa keşkelerin kıymeti kalmazdı, keşkesi olabilmek de mesele, hiçbirşey olanlara.
Ama yine de ne keşke olmak lazım, ne de keşkesi olan, nötrlük daha bi iyi hal durumu sanki.
Neyse, şiiri beğendim, çok masum duygular, nesli tükenen birşeyleri hatırlattı, bizim zamanımıza ait olmayan, bizim tanışamadığımız bir hissin bir zamanlar var olduğunu anlattı.
Çok bi şiirdi, bir ömürdü belki bu keşkeler
Tebrikler kaleme...